ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Başlanğıçta Anadolu Vardı. Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Başlanğıçta Anadolu Vardı. Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Her Telden Takılırız :D
 
AnasayfaPortalAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Başlanğıçta Anadolu Vardı.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ShowTime
OyunFrm Admin
 OyunFrm Admin
ShowTime


Mesaj Sayısı : 790
Kayıt tarihi : 25/08/10
Başarı Puanı : 1
Aktiflik : 873
Cinsiyet : Erkek
Tuttuğu Takım : Fenerbahçe
Yaş : 36
Nerden : İstanbul

Başlanğıçta Anadolu Vardı. Empty
MesajKonu: Başlanğıçta Anadolu Vardı.   Başlanğıçta Anadolu Vardı. I_icon_minitimeCuma Ağus. 27, 2010 8:51 pm

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Urfa yakınlarında yer alan Göbekli Tepe'de sürdürülen arkeolojik
kazılarda, tarih öncesi yaşam ve uygarlığa geçişle ilgili yerleşik
bilgileri altüst edecek buluntulara rastlandı. Buluntular, taş çağında
yaşayan avcı-toplayıcı atalarımızın yalnızca yaşamda kalma savaşı
vermediklerini gösteriyor. Yaklaşık 11 000 yıl önce Anadolu
topraklarında yaşayan atalarımız, günlük gereksinimlerini gidermenin
yanı sıra doğayı anlamaya çalışmışlar, doğaüstü güçlerin ya da
tanrıların varlığına inanmışlar, dinsel törenler için düzenli
aralıklarla bir araya gelmişler. Bu dinsel törenlerde hep birlikte
inançlarını simgeleyen hayvan ve insan kabartmalarıyla süslü tapınaklar,
dev boyutlu dikili taşlar yapmışlar. Kazıyı yürüten kazıbilimciler, bu
verilere dayanarak yerleşik yaşama geçişte ekonomik ya da ekolojik
nedenlerin değil, bu kalabalık ve uzun süreli dinsel törenlerin rol
oynamış olabileceğini düşünüyorlar. Bu da uygarlığın, sanıldığı gibi,
Filistin ya da Mezopotamya'da değil Anadolu'da doğduğunu gösteriyor.




[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]URFA
yakınlarında yer alan Göbekli Tepe'de Alman arkeologların yürüttüğü
kazılarda, ilkel avcı-toplayıcı atalarımızın dinsel törenler için
yaptıkları "tapınaklar" gün ışığına çıkarılıyor. Yaklaşık 11 000 yıl
öncesine, çanak-çömlekçiliğin henüz bilinmediği taş çağına
(çanak-çömleksiz neolitik çağ) ait olan bu kalıntılar, Anadolu'da
yaşayan ilkel atalarımızın da mimari yeteneklerinin olduğunu, hatta
dinsel törenler için düzenli aralıklarla bir araya geldiklerini
gösteriyor. Bu yeni veriler, insanlık tarihine ilişkin önemli bir
yanılgıyı ortaya koyuyor.
Yakın bir zamana kadar, Filistin'deki Eriha (Jericho) ile Konya'daki
Çatalhöyük yerleşim alanlarının, insanlığın uygarlık ve kültüre doğru
ilk adımını attığı zaman dilimi olan neolitik çağa geçişi temsil
ettikleri sanılıyordu. Neolitik çağda, avcı-toplayıcılardan tarımla
uğraşan, hayvan yetiştiren, evler yaparak, köyler oluşturarak yerleşik
bir yaşam sürdüren çiftçiler ortaya çıkmıştı. Bugüne kadar, çiftçiliğin
yapılmasıyla birlikte başlayan yerleşik yaşamın ekonomik ya da ekolojik
nedenlerden dolayı ortaya çıktığı düşünülüyordu. O dönemin insanları
artık basit ve geçici derme çatma kulübeler değil, kalıcı ve dayanıklı
konutlar yapıyorlardı. Dolayısıyla, neolitik çağın getirdiği en önemli
değişimlerden sayılan mimarlık da yerleşik yaşamla birlikte ortaya
çıkmış olmalıydı. Ne var ki, Göbekli Tepe'de halen sürdürülen kazılar,
birçok insanın bir araya geldiği ve düzenli aralıklarla yapılan dinsel
törenlerin yerleşik yaşama geçişe neden olduğunu gösteriyor. Ayrıca
Göbekli Tepe'deki buluntular, mimarlığın avcı-toplayıcılar zamanında da
var olduğunu ortaya koyuyor.
Yaklaşık 11 000 yıl önce yapılan dev tapınağın ortaya çıkarıldığı
kazı, Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI) ile Urfa Müzesi'nin ortaklaşa
projesi olarak Alman kazıbilimci Dr. Klaus Schmidt yönetiminde
yürütülüyor. Bundan önce, 1990 yılında da, Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün
İstanbul şubesinde çalışmalarını sürdüren Anadolu'ya tutkun kazıbilimci
Harald Hauptmann, Göbekli Tepe'ye 50 km uzaklıktaki Nevali Çori'de o
güne değin bulunan en eski tapınağı gün ışığına çıkarmıştı.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Schmidt'in Göbekli Tepe'de ortaya çıkardığı tapınağın bu denli yankı
uyandırmasının nedeniyse onu yapanların avcı-toplayıcı insanlar
olmaları. O çağlarda yaşayan avcı-toplayıcı insanlar, henüz tam olarak
yerleşik yaşama geçmemişlerdi ve çanak-çömlekçiliği bilmiyorlardı. O
nedenle yaşadıkları dönem çanak-çömleksiz neolitik olarak adlandırılır.
Bu dönem günümüzden 11 200 ila 8600 yıl arasını kapsar.
Daha önce Nevali Çori'de de çalışmış olan Schmidt, tümüyle
çanak-çömleksiz neolitiğe ait olan Göbekli Tepe'yle, hem çanak-çömleksiz
hem de çanak-çömlekli neolitiğe ait evreler içeren Nevali Çori arasında
büyük paralellikler, hatta kesin bir bağlantı olduğunu öne sürüyor.
Kazıbilimci, bu iki yerleşim alanının, daha önce ortaya çıkarılan başka
yerleşim yerlerinden çok farklı oldukları ve herhangi bir karşılaştırma
yapılmasının yanlış olacağı görüşünde.
1992 yılında ****** Barajı'nın suları altında kalan Nevali Çori'de,
konut benzeri yapıların ve havalandırma delikleri olan ambarların yanı
sıra karmaşık yapılı mozaik tabanları olan bir tapınak bulunuyordu.
Yaklaşık 10 500 yıl önce yapılmış olan tapınak, üzerlerinde insan
kabartmalarının yer aldığı destekler, bir mihrap, taştan oyulmuş,
yılanlardan saç örgüleri olan bir büst, ayrıca insan-hayvan arası
figürlerden kopan parçalardan oluşuyordu. Kazıbilimciler, Göbekli
Tepe'deyse, bugüne kadar çapları 15 metreye varan daire biçimli üç alan
ortaya çıkardılar. Kazı yerinde bulunan 16 destek ve kireçtaşı plakası
üzerinde aslan, yılan, öküz, koç, tilki ve turna kabartmaları ya da
bunların taşa kazınmış figürleri yer alıyor. Tapınağı, ayrıca doğal
boyutlarında, taştan oyulmuş yabandomuzu, kaplumbağa ve akbaba
heykelleri süslüyor. Ayrıca Nevali Çori'de bulunan bir insan heykelinin
aynısı Göbekli Tepe'de de çıkarılmış. Kazıbilimciler, şu ana değin
çıkarılan kalıntılardan, bu yerleşim alanının yaşının en az 11 000
olduğunu hesaplamışlar. Yerleşim alanının daha da eski dönemlere ait
olması yüksek bir olasılık; çünkü henüz alt tabakalara ulaşılamadı.
Göbekli Tepe her ne kadar 1960'lı yıllardan bu yana biliniyorsa da,
bölgenin çok özel ve önemli olduğunu kazıbilimci Schmidt 1994 yılında
keşfetmiş. Kazıbilimci, Urfa yakınlarında yaptığı bir arazi çalışması
sırasında yerdeki masif, işlenmiş, bir kısmı kazılmış kireçtaşı
plakalarını fark etmiş; birkaç parçayı incelemek üzere yanına almış.
Göbekli Tepe'de dikkatini çeken bir başka önemli olguysa, tepenin büyük
miktarlarda işlenmiş çakmaktaşıyla dolu olmasıymış. Nevali Çori'de
bulduklarını anımsayan Schmidt, bu tepenin altında insanlık tarihine ait
çok önemli kanıtların olabileceğini düşünmüş; kazıları çok geçmeden
başlatmış.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kazıya başlar başlamaz da çok eski çağlara ait oldukları hemen belli
olan duvarlar ve T biçimli destekler ortaya çıkmış. Bu, kazıbilimciler
adına büyük bir başarı. Çünkü, yaklaşık 11 000 yıl sonra, taş çağı
insanlarının yaptıklarını günümüze getirmiş oluyorlardı. Kazıbilimciler
buluntulara bakarak, "ilkel" avcı-toplayıcıların yaşamı konusunda
şimdiye kadar yanıldıklarını anladılar. Artık belli ki,
avcı-toplayıcılar, yaşamlarını hiç de öyle tek düze, yalnızca karın
doyurmak ve öteki yaşamsal gereksinimlerini gidermekle geçirmiyorlardı.
Birbirinden ilginç dev boyutlu hayvan kabartmaları ve heykelleri, bu
insanların yaşamında başka renkler de olduğunu gösteriyor. Kalıntılar,
paleolitik çağdan (avcılık-toplayıcılık) neolitik çağa (tarımcılık ve
hayvancılık) geçiş sırasında, insanların el becerilerinin ve sanatsal
yeteneklerinin önemli ölçüde gelişmiş olduğunu ortaya çıkarıyor.
Arkeologlar, ayrıca, Göbekli Tepe'deki en eski yapıların dairesel
biçimli, daha yeni yapılarınsa dikdörtgen biçimli olduklarını
saptamışlar. Bu yapıların çatılarının olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Gün ışığına çıkarılan üç metre uzunluğundaki desteklerden bazıları,
çevrelerindeki duvarlardan daha alçak. Bu da, kabartmalarla süslü bu
sütunların çatılara destek amaçlı kullanılmadıklarını gösteriyor.
Kazıbilimciler, bu kazıkların, bölgede yaşayan topluluğa ya da kabileye
ait totemler olabilecekleri üzerinde duruyorlar. Demek ki o çağlarda
yaşayan insanlar doğaüstü varlıklara inanıyorlarmış.
Kazı alanında, yerleşik yaşam olduğunu kanıtlayacak odalara,
yemeklerin pişirildiği ocaklara ve topluca oturulan salonlara, hatta
insan iskeletlerine şu ana değin rastlanmadı. Oysa Nevali Çori'de
yapılan kazılarda, taş çağı insanlarının ölülerini evlerinin içine,
tabanın altına gömdükleri ortaya çıkmıştı. Ama Göbekli Tepe'de yürütülen
kazılar henüz bu düzeye ulaşmadı; şu ana değin toplam kazı alanının çok
küçük bir bölümü ortaya çıktı. Önümüzdeki aylarda, bu konulardaki soru
işaretlerinin netlik kazanması bekleniyor.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kazı alanında bulunmuş olan bazalttan yapılmış kaplar ve işlenmiş
çakmaktaşlarından, neolitik çağ insanlarının kalıcı olmasa bile, en
azından geçici bir dönem Göbekli Tepe'de yaşadıkları anlaşılıyor. Ancak
bu insanların, 300 metre yükseklikte, suyun olmadığı bu tepede neden
yaşadıkları henüz bilinmiyor. Dahası, evlerini yapabilmek için balçığı
da tepeye kadar taşımış olmalılar. Bu bulgular göz önünde
bulundurulduğunda şu önemli sonuca varılıyor: Büyük olasılıkla Göbekli
Tepe, bölgede yaşayanlarca dinsel amaçlar için düzenli olarak ziyaret
edilen bir buluşma yeriydi. İnsanların orada ne kadar süre kaldıkları
neler yaptıkları ve ne kadar insanın bu merkezde bir araya geldiğiyse
ileri aşamalarında ortaya çıkacak. Kazıbilimciler, tahminlerinde bir
adım daha ileri giderek, Göbekli Tepe gibi yerleşim alanlarının belirli
bir bölgeyi denetlemesi olasılığı duruyorlar. Böyle bir merkezi
yerleşim, hiyerarşik yapıdaki bir topluluğun varlığını ortaya koyuyor.
Belki de bölgede yaşayan kabile, dinsel törenleri düzenleme dışında,
gündelik yaşamla ilgili işleri de denetim altına alıyor; aletlerin
üretim ve dağıtın düzenliyor, avcılığı denetliyor, hayvan postlarının
dağıtımını üstleniyordu.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Elde edilen bulgulardan, Göbekli Tepe'deki yerleşimin aniden,
yaklaşık 9500 yıl önce sona erdiği anlaşılıyor. Schmidt, inançların
değişmiş, belki de yeni inançların ortaya çıkmış olabileceğini
düşünüyor.
Yaklaşık 8600 yıl önce başlayan çanak-çömlekli neolitik çağın
başlangıcına bakılacak olursa, o dönemdeki yerleşimlerin su ya yeraltı
kaynaklarına yakın yerlerde oldukları görülüyor. Bu dönemlerden elde
edilen kalıntılar, tarımcılıkla hayvancılığın yaygın olduğunu
gösteriyor. Çanak ve çömlekler üzerine yapılan ve dişiliği öne çıkaran
resimlerden "doğurganlığın" önem kazandığı anlaşılıyor.
Kazıbilimciler, toplumsal yaşantının çiftçiliğe yönelmesini
genellikle aşırı avlanmaya, iklim değişimlerine ya da nüfus patlamasına
bağlıyorlar. Oysa Schmidt, çiftçiliğe geçişi farklı açıklıyor. Ona göre,
çevredeki avcı-toplayıcıların dinsel törenlere katılmak üzere Göbekli
Tepe gibi dini merkezlerde kısa süreli de olsa düzenli aralıklarla bir
araya gelmeleri, tarımla hayvancılığın başlamasına yol açtı. Çünkü bu
kadar kalabalık bir insan topluluğunu av hayvanlarıyla doyurmak
olanaksızdı.
Peki, insanların henüz çanak-çömlekçiliği bilmediği, avcı-toplayıcı
olarak yaşadığı, ancak büyük sanatsal yapıları ortaya koyabildiği bu
geçiş dönemi neden daha önce keşfedilmemişti?
Bu olgu, Batılı kazıbilimcilerin İncil'deki Kutsal Ülke'yle ilgili
söylemleri ispatlama hırslarıyla açıklanabilir. İncil'in izinden giden
kazıbilimciler, dev duvarlarıyla Eriha'yı (Jericho) keşfettiler.
Ürdün'deki bu yer, üzerinde fazla tartışılmadan insanlığın ilk büyük
yerleşim alanı ilan edildi.
Kazıbilimciler, tarihöncesine ait başka yerleşim alanlarını
Ürdün'de, Dicle ve Fırat ırmaklarının verimli ovalarında aradılar ve
tahminlerinde yanılmadıklarını keşfettiler. Sonraki yıllarda,
kazıbilimciler, bu iki ırmağın çıktığı yer olan Güneydoğu Anadolu
bölgesini (Üst Mezopotamya) keşfettiler ve buralarda önemli buluntulara
rastladılar. Böylece, "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan ve
Filistin'deki Lübnan Dağı'ndan kuzeydeki Amanos Dağları'na uzanan, Doğu
Torosların güney eteğini izleyerek Zagros Dağları'yla güneye kıvrılan
bölge uygarlığın beşiği ilan edildi. Tarım ve hayvancılıkla ilgili çok
erken dönemlere ait buluntular, bir neolitik devrimin gerçekleşmiş
olabileceğine ilişkin tezleri doğruluyordu. Neolitik devrim, beraberinde
yeni beslenme ve toplumsal yaşam biçimlerini, en önemlisi, uygarlığın
doğuşunu getirmişti.
Peki, insanlar neolitik çağdan önce nasıl yaşıyorlardı? Günlerini
yalnızca temel gereksinimlerini sağlamakla mı geçiriyorlardı? Bu sorunun
yanıtını merak eden kimi arkeologlar, 1960'h yıllarda "Bereketli
Hilal"in kenar bölgelerini araştırmaya başladılar ve önemli bulgular
elde ettiler. Zagros ile Toros sıradağlarının eteklerinde, daha
çiftçiliğe ve yerleşik yaşama geçmeden kültürel değerlere sahip gelişmiş
bir taş çağı kültürüne ait birçok yerleşim alanını keşfettiler.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu kültürel değerler şu sıralar Urfa bölgesinde gün ışığına
çıkıyor. Kazıbilimciler Schmidt ve Hauptmann, başka yerlerde de Göbekli
Tepe'deki kalıntılara benzer kalıntıların bulunduğundan kuşku
duymuyorlar. Gelecekte, Türkiye'nin güney bölgelerinde, Suriye'nin ve
Irak'ın kuzeyinde yapılacak kazılar bu öngörüleri doğrulayabilir. Şurası
kesin ki, mimarlık yerleşik yaşamla birlikte ortaya çıkmadı, ondan önce
de vardı. Dahası, insanlığın kültürel gelişimi (uygarlık), Akdeniz'in
doğu kıyıları gibi tek bir bölgede değil, birçok çekirdek bölgede ortaya
çıktı. Bu çekirdek bölgelerden biri de, Güneydoğu Anadolu. Öyleyse,
değişen yaşam biçimi toplumsal yapıyı biçimlendirmedi. Tersine, artan
bilinç düzeyi insanın var oluş biçimini etkiledi.
İşin tuhaf yönü, çanak-çömlekçiliği henüz tanımayan taş çağı
insanlarının gelişmiş kültürel bilinç düzeyi, yerleşik yaşama geçişle
birlikte tümüyle yok oluyor. Yapılan kazılar, çanak-çömleksiz neolitiğe
ait yerleşimlerin çoğunun, çanak-çömlekli neolitiğe geçişte yok
olduklarını gösteriyor. Dev taş heykelleri, değişik hayvan motifli
kabartmalarıyla dinsel törenlerin yapıldığı eski dini merkezlerin
gösterişi kayboluyor, her şey sıradanlaşıyor. Kısaca, eski tanrıların
yerini başka şeyler alıyor. Öyleyse, çanak-çömleksiz neolitik çağ bir
gelişme döneminin sonu mu? Belki de tersine, çok sonraları başka bir
yerde ortaya çıkacak yeni bir dönemin habercisi oldu bu çağ; bizler
henüz aralarındaki bağlantıyı kuramadık.
Hauptmann konuya şöyle bir yorum getiriyor: "Belki de neolitik çağ
insanlarının "tanrıları", 4000 ila 3000 yıl önce Mezopotamya uygarlığı
insanlarının taptıkları tanrıların benzerleriydi. Nevali Çori ve Göbekli
Tepe'de, daha sonra Sümerlerin kültürlerinde bulacağımız bir şeylerin
ön hazırlığı oluşturuldu." O halde tanrılar tümüyle yeryüzünden
silinmiyorlar, yalnızca başkalaşım geçiriyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumalaca.yetkinforum.com
 
Başlanğıçta Anadolu Vardı.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cumhuriyet Tarihi : Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Anadolu ve ****** Türkiyesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi :: Güncel :: Full Oyun TR Haber Ajansı-
Buraya geçin: