ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Kemalizm Ve Siyonizm Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Kemalizm Ve Siyonizm Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Her Telden Takılırız :D
 
AnasayfaPortalAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kemalizm Ve Siyonizm

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ShowTime
OyunFrm Admin
 OyunFrm Admin
ShowTime


Mesaj Sayısı : 790
Kayıt tarihi : 25/08/10
Başarı Puanı : 1
Aktiflik : 873
Cinsiyet : Erkek
Tuttuğu Takım : Fenerbahçe
Yaş : 36
Nerden : İstanbul

Kemalizm Ve Siyonizm Empty
MesajKonu: Kemalizm Ve Siyonizm   Kemalizm Ve Siyonizm I_icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 3:15 pm

Kemalizm Ve Siyonizm

Uzun bir yazı sonuna kadar okumanızı ve okutmanızı tavsiye ediyorum.

Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

(Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dergisi Haziran 2008, Sayı: 117)

Birbiriyle
hiç ilgisi yokmuş gibi görünen bu iki kavram aslında birçok yönden
yakın bir ilişki ve bağlantı içindedir. Türkiye ile İsrail devletlerinin
aynı bölgede iki yakın komşu olarak yer almaları nedeniyle bu iki
kavramın gerçek yönlerinin olduğu gibi kamuoyuna yansımasını engellemiş
ve bu nedenle Türk kamuoyunda bir bilgi ek***liği ortaya çık*mıştır.
Soğuk savaş döneminde, dünya dengeleri farklı bir çizgide olduğu için bu
bölgenin gerçek durumu belirginlik kazanamamış, Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra ortaya çıkan şaşkınlık ortamında gerçekçi bir
değerlendirme yapılamamış, aradan yıllar geçtikten sonra geleceğe dönük
gerçekler yavaş yavaş gün yüzüne çıkmağa başlamıştır. Birbiri ardı sıra
gündeme gelen olaylar, bunların yansımaları ve birbirini etkilemeleri
karşısında dünya kamuoyu ile birlikte, Türk dünyası da işin görünmeyen
yönlerini görmeğe başlamış ve bu doğrultuda geleceğe yönelik olarak daha
gerçekçi değerlendirmeler yapılabilme aşamasına gelinmiştir. Bu yazı;
yeni dönemin verileri ışığında hazırlanmış olan bir reel politik
değerlendirme olarak hazırlanmıştır.

**

"Kemalizm", Türk
ulusunun var olma ideolojisinin adıdır. Türkler on bin yıllık bir halk
topluluğudur. Fransız Devrimi sonrasında başlayan uluslaşma sürecinde,
çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu'nun, Birinci
Dünya Savaşı sonrasında yıkılışını izleyen Ulusal Kurtuluş Savaşı
sayesinde Türkler, çağdaş anlamıyla bir ulus olarak ve ulus devlet
bütünlüğü içinde tarih sahnesine çıkabilmişlerdir. Batının önde gelen
emperyalist devletlerinin Anadolu işgaline karşı Mustafa Kemal Paşa'nın
öncülüğünde bir ulusal direniş sergileyen Türkler, savaş sürecinde
çağdaş anlamda bir ulusal varlık ortaya koyabildikten sonra,
devletlerini kurmuşlar ve günümüze kadar bu Türk ulus devleti Türkiye
Cumhuriyeti olarak varlığını sürdürmüştür. Üç kıtanın çeşitli
bölgelerinde yaşayan Türk asıllı kavimler ve topluluklar yaşamlarını
sürdürürlerken, dünyanın jeopolitik merkezindeki çok uluslu Türk
imparatorluğunun yıkılması üzerine, Anadolu ve Rumeli halkı çağdaş
anlamda ulus devletlerini, Osmanlının merkez ülkesi olan Anadolu'da,
"Misak-ı Milli" sınırları içerisinde tarih sahnesine çıkarabilmişlerdir.
Ulus devletler çağı Avrupa'dan başlayarak bütün dünyaya yayıldığı
süreçte, Türkler Orta Asya gibi tarih sahnesine çıktıkları bölgede değil
ama daha sonraki gelişmeler çerçevesinde dünyanın merkezi bölgesi olan
Ön Asya'da kendi ulus devletlerini oluşturarak, modernizemin insanlığa
armağanı olan uluslaşma sürecini tamamlamışlardır. Kemalizm, bu süreçte
Türklerin uluslaşması ve ulus devlet kurma olgusunun düşünce yapısıdır.
Türkiye'de; ******, ******çülük ve Kemalizm üzerine fazlasıyla kitap
yayınlandığı için, emperyalizmin güdümünde, dış güçlerin yönlendirmesi
altında olmayan, ulusal eğitim süzgecinden geçerek ulusal olma onurun
taşıyan, özgür düşünce ortamında yaşama olanağı bulan Türkler, hem
ulusal önderleri ******'ü çok iyi bilmektedirler hem de Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş ideolojisi olan Kemalizm'i yakından
tanımaktadırlar. Ne var ki, aynı durum İsrail ve Siyonizm'i için
Türkiye'de söz konusu olmamıştır. Çünkü bu yeni küçük devlet ile onu
yaratan tarihsel ideoloji üzerinde yayın yapılması, bu düşünceyi savunan
kesimler tarafından engellenmiştir. Buna rağmen, günümüze kadar Türk
dilinde yüzlerce kitap, İsrail Siyonizm ve Yahudiler üzerine
yayınlanmıştır. Bugün gelinen aşamadan bu konuları din ve ırk
düşmanlığının dışında ele alarak inceleyebilecek derecede yayın,
Türkçeye kazandırılmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca İsrail, Siyonizm ve
Yahudiler ile ilgili olarak Türkçede bin den fazla kitap
yayınlanmıştır. Ayrıca dergi ve gazetelerde sürekli olarak bu konularda
yayınlar yapıldığı için konu, Türk kamuoyunda da açıklığa kavuşmuş ve bu
doğrultudan, bilimsel araştırmalar ve yayınlar, tıpkı diğer konularda
olduğu gibi bir normalleşme süreci içerisinde birbiri ardı sıra
yapılabilmiştir. Bugün gerek Internet üzerinden, gerekse kütüphane
kataloglarına dayanarak, İsrail Siyonizm ve Yahudilik konuları artık
bilimsel araştırma alanında normal bir çizgide ele alınarak çeşitli
çalışmalara konu yapılabilmektedir. Ben de bir bilim adamı olarak,
vatandaşı olduğum Türk Devletinin ortaya çıkış ve varlık düşüncesini
yansıtan Kemalizm ile bu coğrafyada bir ırk ve din devleti olarak ortaya
çıkan İsrail Devletinin var oluş ve yaşam düşüncesini yansıtan
Siyonizm'i, karşılaştırmalı metodoloji çerçevesinde ele alarak bir
değerlendirme yapmayı denemeye çalışacağım.

** Çok uluslu
imparatorluklardan ulus devletlere geçilirken, Avrupa kıtasında
Hıristiyanlarla birlikte yüzyıllarca çeşitli ülkelerde yaşamlarını
sürdüren Yahudiler, dışlanmağa başlanmış ve Yahudiler de, bir ulus
devlete sahip olma arayışı içine girmişlerdir. Roma İmparatorluğu
döneminde başlayan ortak yaşam, Orta Çağ'da çekişmeye dönüşünce,
karanlık çağlarda birbirini yok etme girişimleri yaşanmış, bu
girişimlerden sonuç alınamayınca, Rönesans ve Reform ile dünyaya açılma
başlamış ve Avrupa merkezli sömürge imparatorlukları sayesinde insanlık
bütün dünyaya yayılmış, Fransız Devrimi sonrasında Avrupa'da ulus devlet
modeline geçilmesiyle birlikte, Avrupa kıtasında Hıristiyan devletler
birbiri ardı sıra uluslaşma sürecine girmişlilerdir. Bu aşamadan,
Yahudiler yine dışlanmağa başlanmış, Rus milliyetçiliğinin katı tutumu
Yahudileri hedef alınca istenmeyen olaylar yaşanmıştır. Rusya'da hızla
gelişen Yahudi karşıtlığı yeniden Avrupa ülkelerine sıçrayınca, Batıdan
yaşayan Yahudiler, yıkılmakta olan Osmanlı İmparatorluğuna gelerek,
kendileri için kutsal ilân edilen topraklarda bir Yahudi devleti kurmak
istemişler, ancak II. Abdülhamit'in buna izin vermemesi üzerine, Birinci
Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına giden sürece
katkıda bulunmuşlardır.

Çanakkale ve Suriye bölgelerinde Osmanlı
ordularına karşı Yahudi birliklerinin savaştığını ve imparatorluğun
yıkılmasından sonra Nil ve Fırat nehirleri arasındaki kutsal bölgede bir
Yahudi devleti kurmak için mücadele ettikleri tarihsel kaynaklarla
kanıtlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere ve Fransa
devletleri İsrail devletinin, kurulmasına sıcak bakmayınca, Batı
ülkelerinde yaşayan zengin Yahudi lobileri, Amerika Birleşik
Devletlerine göç etmişler ve ABD'nin gücünü kullanarak, Siyonist
ideolojinin temel noktası olan İsrail'in kurulması için çaba
göstermişlerdir. Bu aşamada savaş sırasında Rusya'da meydana gelen
sosyalist devrim dünyayı iki ayrı kutba bölmüş, Yahudiler bu durumdan
yararlanarak göçe devam etmişler, hızla Filistin'deki Yahudi nüfusu
artırmağa çalışmışlardır. Rusya'daki sosyalist devrime tepki olarak
Avrupa ülkelerinde faşizm tırmanışa geçmiş, Mussolini ile başlayan süreç
daha sonraları Siyonist örgütlerin desteği ile Hitler sayesinde Yahudi
karşıtlığına dönüştürülmüştür. Bu süreçte Balkanlar'daki yoksul Yahudi
kitleleri, Avrupa'dan kovularak Filistin'e zorunlu göçe
yönlendirilmişlerdir. Hitler, bir anlamda Yahudileri Avrupa'dan kovarak,
Orta Doğu'da Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasına
yardımcı olmuştur. Tarihsel süreç içerisinde, Hitler ve İkinci Dünya
Savaşı olmasaydı, Yahudilerin Filistin'de devlet kuracak güce ve
potansiyele erişmeleri mümkün olmayabilirdi. Savaş sonrasında dünya
barışı için kurulan Birleşmiş Milletler örgütünün ilk kararı ile
Filistin'de halkoylaması yapılmadan, dünya tarihinde ilk kez bir
uluslararası kuruluş kararı yeni bir devlet kurulmuştur. Bu özel durumu
yaratan güç, Siyonist lobilerin dünya ekonomisi ve siyasetindeki son
derece etkili konumunun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

**

Takvime
göre dünya bugün iki binli yılların başlarını yaşamaktadır. Yahudi
takvimini göre ise beş binli yılların ikinci yarısı yaşanmaktadır. Kendi
takvimlerini, dünya takviminden daha eskilere götüren bu tutum, altı
bin yıla yakın bir süredir bir ayrı varlık olarak dünya tarihinde yer
aldıkları inancını göstermektedir. Mezopotamya döneminde dünya tarihine
yerleşen bu var oluş olgusu, daha sonraki dönemlerde de devam etmiş ve
gerek dinler arası çekişmelerde gerekse daha sonra da uluslararası
gelişmelerde her dönemde etkin bir unsur olarak dünya tarihinde
belirleyici olmuştur. Roma İmparatorluğu sonrası dönemde, tarihsel
olayların doğuşu ve gelişmesinde her zaman Yahudi toplumları ayrı bir
unsur olarak devrede olmuşlar ve dünya tarihinin belirlenmesinde etkili
güçlerden birisi olarak yönlendirici bir etkiyi her zaman için devrede
tutmuşlardır. Bugün de dünyanın en büyük ülkesi olan Amerika Birleşik
Devletleri'nde en etkili lobinin Yahudi lobisi olduğu görülmektedir. Ne
var ki, örgütlenme düzeyinde bu derece güçlü olmalarına rağmen kendi
aralarında çıkan ihtilaflar nedeniyle farklı Yahudi lobileri arasında
gündeme gelen ayrılıklar da Yahudilerin gücünü kırmıştır. Orta çağ
Avrupa'sında Hıristiyanlar, Yahudileri ezmeğe çalışırken, Müslüman
yönetimindeki Endülüs devletinde Yahudiler, varlıklarını sürdürmüşler
hem uygarlığa katkıda bulunmuşlar hem de dünyanın merkez denizi olan
Akdeniz üzerinden ticaret ve ekonomideki etkinliklerini sürdürmüşlerdir.
Hıristiyanların birliği tarafından 1492'de Endülüs'ün yıkılmasından
sonra, Endülüs döneminde İspanya'da yaşayan Yahudiler ikiye
ayrılmışlardır. Bir kısmı gemilerle Osmanlı İmparatorluğuna gelerek
yerleşmiş, diğer kısmı da dünya kıtalarını keşfeden kâşiflerin ardından
okyanuslara açılarak yeni kıtalara yerleşmişlerdir. Böylece dünyanın hem
merkezine gelmişler ve Osmanlı ülkesinde yaşam düzeni kurmuşlar hem de,
Batı Avrupa'nın sömürge imparatorluklarının çatısı altında bütün
dünyaya yayılarak, dünya ticaretini ve ekonomiyi ele geçirmişlerdir. 0
dönemin merkezi devleti Osmanlı imparatorluğu olduğu için, İspanya
dönemi sonrasında Yahudiler, bu devletin vatandaşı olarak merkezi
coğrafyanın geleceğinde etkinlik sağlamağa çalışmışlardır. Sömürge
imparatorlukları ile dünyaya açılan Yahudiler ise ekonomi ve ticareti
ele geçirince, güçlü lobiler oluşturmuşlar ve dünyanın gidişini para
gücü ile kendi çıkarları doğrultusunda etkilemişlerdir.

Vestfalya
Antlaşması (1648) ile birlikte Avrupa kıtasındaki krallıkların giderek
ulusal sınırlar içinde ulus devletlere dönüşme süreci başlayınca, Batıda
Yahudi kimliği, yeniden sorun olmaya başlamıştır. Avrupa'daki
gelişmeler, Rusya'da pogromlara (kıyımlara) dönüşünce, Yahudi göçleri
hızlanmış ve yavaş yavaş kutsal topraklar olarak kabul edilen Filistin
bölgesinde bir Yahudi devleti kurma düşü gelişmeğe başlamıştır. Bu
bölgenin önemli yerlerinde olan Sion Tepesi bu düşüncenin simgesi haline
gelmiş ve daha sonraki dönemlerde bu düşünce "Siyonizm" olarak hızla
yayılmış ve bütün Yahudi kitlelerini etkilemiştir. Sion Tepesini
dünyanın merkezi yapma düşüncesi ve bu tepenin üzerinde kurulacak bir
dünya krallığı düzeni, yeryüzünün çeşitli ülkelerinde baskı ve
tepkilerle karşılaşan Yahudi topluluklarının bir yaşam umudu olmuştur.
On yedinci yüzyılın Pogromları bu düşüncenin hızla gelişmesine, bütün
Yahudi toplumlarını etkisi altına almasına yol açmıştır. Sömürge
imparatorluklarında zenginleşen Yahudi lobileri daha sonraları üst
düzeyde Siyonist bir örgütlenmeye giderek, dağılmakta olan Osmanlı
İmparatorluğundan iki kez resmi heyetler aracılığı ile Filistin
bölgesini İsrail devletini kurmak için talep etmişlerdir. Osmanlı
döneminde dünyaya yayılmış olan dış Yahudiler bir gün kutsal topraklarda
bir araya gelme umudu doğrultusunda Siyonizm'e kayarken, Endülüs'ün
yıkılması üzerine Osmanlı ülkesine gelen üçyüz bin Yahudi nüfus da,
Osmanlı toprakları üzerinde Seferad topluluğunu kurarak, bu merkezi
devletin geleceği ile yakından ilgilenmeğe başlamışlardır.

** Bu
dönemde dış Yahudiler Siyonizm'e yönelirken, Pogromların Polonya ve
benzeri Doğu Avrupa bölgelerinde yayılmasından korkan Osmanlı
Yahudileri, bir kurtarıcı Mesih beklemeğe başlamışlar ve bunun sonucu da
Osmanlı'nın Ege bölgesinden bir Hahambaşı kendisini kurtarıcı Mesih
olarak ilân etmiştir. Bu din adamını önder kabul eden Osmanlı
Yahudileri, bir anlamda iç Yahudiler olarak bu kişinin isminden gelen
bir çizgide Sabetayizm'i kendileri için bir yaşam felsefesi olarak
seçmişlerdir. Pogromlara tepki olarak dış Yahudilerde Siyonizm bir
ideoloji olarak öne çıkarken, Osmanlı İmparatorluğunun merkezi
topraklarında yaşayan Yahudiler içeride Sabeayizm'i hem bir din hem de
bir var oluş ideolojisi olarak benimsemişlerdir. Osmanlı'nın Ege
bölgesinde başlayan bu akım daha sonraları hızla Balkan bölgelerinde
yayılmış ve Doğu Avrupa ülkelerini de etkilemiştir. Böylece Osmanlı
İmparatorluğu döneminde Musevi toplulukları; iç ve dış Yahudiler olarak
ikiye ayrılmış, dışarıdakiler Siyonizm'i bir ideoloji ve inanç sistemi
olarak benimserken, Osmanlı İmparatorluğunun topraklarında yaşayan iç
Yahudiler de Sabetayizmi, bir inanç ve düşünce sistemi olarak kabul
etmişlerdir. On yedinci yüzyılda ortaya çıkan bu durum daha sonraki
yüzyıllarda gelişerek bir kemikleşmeğe neden olmuş ve Yirminci yüzyılın
başlarına gelindiğinde, Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki dünya
yapılanmasında ciddi bir Siyonist ve Sabetayist çekişme gündeme
gelmiştir. Siyonistler, Osmanlı sonrası dönemde, İngiltere ve Fransa
gibi sömürge İmparatorluklar aracılığı ile Osmanlı ülkesine girmeğe
çalışırlarken, Osmanlı vatandaşı olan Sabetayistler ise önce Balkan
Savaşında kurdukları çetelerle, Balkan bölgesini anayurtları olarak
kurtarmak istemişler, ama bunda başarılı olamamışlardır. Vatikan'ın
öncülüğünde Avrupa'nın Hıristiyan ülkeleri Osmanlı devletini, Avrupa
kıtasından kovmak üzere, Balkan Savaşlarını kışkırtmış ve bunun
sonucundan da Sabatay kitleler, Osmanlı'nın ana ülkesi olan
Balkanlar'dan kovularak, arka ülkesi olan Anadolu'ya gelmişler ve
Balkanlar'da başaramadıkları kurtuluş savaşını Anadolu'daki Türk Ulusal
kurtuluş Savaşı'na katkı sağlayarak tamamlamak istemişlerdir. Osmanlı
sonrası dönemde Siyonizm, İngiltere ve Fransa aracılığı ile Orta Doğu'ya
dış Yahudilerin gelişini örgütlemeğe çalışırken, iç Yahudiler olan
Sabetaylar ise ******'ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk Ulusal
Kurtuluş Savaşı içinde yer alarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş bir
ulus devlet olmasına katkıda bulunmağa çalışmışlardır. Siyonizm ve
Sabetayizm, Osmanlı sonrasında merkezi coğrafyada yeni bir düzen
kurulması konusunda anlaşamamışlardır. İngiltere, Siyonistlerin
projesine karşı çıkarken, Sabetaylarla işbirliği yapmağa çalışmış
Siyonistler ise göçler yoluyla gittikleri Amerika Birleşik Devletlerini
kullanarak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Hitlerin de katkıları ile bir
Yahudi devleti olarak İsrail'i, Orta Doğu'da Birleşmiş Milletler kararı
ile kurmuşlardır. Böylece Siyonizm esas hedefine ulaşmıştır ama
karşısında Kemalizm'in yarattığı bir Türkiye Cumhuriyeti olgusu ile
karşılaşmışlardır. Siyonistler ile Sabetayistler arasındaki çekişme
nedeniyle, Osmanlı sonrasında bir Büyük İsrail devleti Orta Doğu'da
kurulamamıştır.

Siyonizm; bir ideoloji olarak Yahudilerin kutsal
topraklarına dönmelerini Nil'den Fırat'a kadar olan merkezi ülkede bir
Yahudi devletinin kurulmasını, Kudüs'ün önce İsrail'in, sonra Büyük
İsrail Devleti aracılığı ile merkezi coğrafyanın daha sonra da,
Yahudilerin ekonomik üstünlükleri aracılığı ile bütün dünyanın, başkenti
olmasını, Siyon tepisinde de bir Yahudi krallığının tahtının
oluşturulmasını böylece, Siyon tepesinin dünyanın merkezi olarak bütün
dünyaya kabul ettirilmesini savunmaktır. Bir ulusal ve ırksal hedef
koyan Yahudilik, Musevi dini aracılığı ile doğuştan Yahudi olmayan
kesimlerden de taraftar bulabilmektedir. Hazar döneminden kalan Musevi
Tatarlar ile ABD'de hızla yayılan Siyonizm'in ideallerine inanan
Hıristiyan kitleleri çatısı altında toplayan Evanjelik tarikatın da,
Siyonizm doğrultusunda kati Yahudi lobilerine yardımcı oldukları
görülmektedir.

Özelilikle, Türkiye'ye gelen Kırım asıllı
Karaimlerin içinde de Siyonizm'in genel hedefleri doğrultusunda hareket
eden kesimlere rastlanılmaktadır. Musevi dinini kabul etmiş olan Hazar
devletinden kalma Tatarlara ek olarak, günümüzde bir de, Barzani
önderliğinde kurulmak istenen Kürdistan devleti nedeniyle Yahudi Kürtler
olgusu da gündeme gelmiştir.

Tıpkı, Evanjelikler ya da Karaimler
gibi Yahudi Kürtlerin de Siyonizm doğrultusunda hareket ettikleri
görülmektedir. İsrail devleti'nin bütün Orta Doğu'nun merkezi olması
doğrultusunda, Kürdistan ikinci bir İsrail olarak kurulmakta ve
İsrail'in Hazar bölgesine ulaşan kolu olarak Yahudi kimliği içinde Kürt
Yahudileri aracılığı ile yer almaktadır. Bir anlamda, Yahudi örgütü olan
Siyonizm'in ürünü olarak ortaya çıkan Kürdistan, Yahudi dönmesi olan
Sabetaycıların desteklediği Kemalizm'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni,
yıkılışa götürecek bir tehdit olarak gündeme getirilmektedir. Yirminci
yüzyılın ortalarında Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkacağı, bölge olarak ilân
edilen Kuzey Irak'ta bugün Sabetayların desteklediği, Kemalizm'in ürünü
olan Türkiye Cumhuriyeti ile Siyonistlerin desteklediği Yahudi
Kürdistan Projesi karşı karşıya gelmiştir. On yedinci yüzyılda başlamış
olan ve yirminci yüzyılda Osmanlı sonrasında iyice yolları ayrılan
Siyonizm ve Sabetayizm çekişmesinin günümüzde Kuzey Irak üzerinde
düğümlendiği anlaşılmaktadır. İç Yahudilerin destelediği Kemalist
Türkiye Cumhuriyeti, günümüzde dış Yahudilerin desteklediği Siyonist
Projenin ikinci adımı olan; Yahudi Kürdistan Projesi ile ortadan
kaldırılmak istenmektedir.

Bir anlamda; iç ve dış Yahudiler
arasında bu çekişme nedeniyle, Türkler ve Kürtler karşı karşıya gelmekte
ve bir Türk-Kürt savaşı ile üçüncü dünya savaşı başlatılmak
istenmektedir. Aklı başındaki, Türk ve Kürt kesimlerinin uzak durduğu bu
çekişme; günümüzde Siyonizm'in dünya imparatorluğu hedefi doğrultusunda
kışkırtılmaktadır. Türkler bu yüzden dünyanın merkezindeki ulus
devletlerini yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Kürtler ise;
yeniden bir savaş sürecinde ezilme tehdidiyle yüz yüzedirler. ABD
öncülüğünde yeni bir dünya düzeni oluşturma projesi, Kuzey Irak
topraklarında ikinci bir İsrail olarak Yahudi Kürdistan devletinin
kurulmasını gündeme getirmiştir, Tevrat ve diğer kutsal kitaplardaki
ilkeler doğrultusunda sürdürülen küreselleşme ve bunun uzantısı olan
Büyük Orta Doğu Projesi, dünyanın merkezi alanında yer alan bütün İslam
coğrafya sının yeniden düzenlenmesini istemekte ve bu doğrultudaki
yenilikleri bölge ülkelerine zorla dayatmaktadır. Irak ve Afganistan
gibi batı sistemine uzak olan ülkelere asker ve ordu zoru ile değişim
dayatılmakta, Türkiye gibi batıya yakın ülkelere ise bu değişim Avrupa
Birliği üzerinden demokrasi ve insan hakları gibi kutsal kavramların
emperyalist amaçlı kul*lanımıyla baskıyla yaptırılmağa
çalıştırılmaktadır.

**

Türkiye Cumhuriyeti önce Büyük
Millet Meclisi açılarak yasama yolu ile kurulmuş olan bir hukuk
devletidir. Şimdi ise Avrupa Birliği ve küreselleşme gibi süreçler
içinde Büyük Orta Doğu gibi projeler aracılığı ile yine demokrasi içinde
yasama yolu ile tasfiye edilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelen bütün yasalar Batı emperyalizminin gündeme getirdiği
plân ve projeler doğrultusunda Türk devletini ortadan kaldıran yeni
yasaları demokrasi içinde çıkartılmaktadır. Her çıkan yeni yasadan
sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir parçası daha ortadan
kaldırılmış olmaktadır. Avrupa Birliği, Küreselleşme ve Büyük Orta Doğu
gibi plân ve projeler Siyonist lobilerin denetiminde Mustafa Kemal
****** tarafından kurulmuş olan Kemalist Cumhuriyeti ortadan
kaldırmaktadır. Bir anlamda; günümüz koşullarında küresel emperyalizm
üzerinden Siyonizm ve Kemalizm karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır.
Siyonistler, gerçek kimliklerini gizlerlerken Avrupa Birliği,
Küreselleşme, Amerikancı ya da Büyük Orta Doğu Projesi doğrultusunda
ılımlı İslamcı görünerek açıktan Kemalizm'e ve onun eseri olan Türkiye
Cumhuriyeti ulus devletine her açıdan saldırmağa çalışmaktalar ve hiç
çekinmeden, Türk devletinin geleneksel yapısını yansıtan siyasal ve
hukuki düzenim ortadan kaldırılması doğrultusundaki her türlü değişim ve
yenilik önerilerine sıcak bakarak, bunların gerçekleşmesi ile Kemalist
Cumhuriyetin tasfiyesini hedeflemektedirler. Yirminci yüzyılın
başlarında kurulmuş olan Kemalist Cumhuriyet, bir yüzyıl sonra küresel
emperyalizmi kontrolü altına alan Siyonizm'in saldırıları ile tasfiye
edilme aşamasına gelmiştir. Siyonizm, İkinci Dünya Savaşı sonrasında
kurdurmuş olduğu küçük İsrail devletini büyütebilmek için, Büyük
İsrail'in kurulması doğrultusunda bütün Orta Doğu ülkelerinin küçük
parçalara ve eyaletlere bölünmesini gündeme getiren emperyalist
projeleri, Amerikan ordusunun ve küresel emperyalizmin desteği ile
gerçekleştirmeğe çalışmaktadır. Büyük İsrail'in oluşturulması
doğrultusunda Türkiye'nin küçültülmesi, devlet olarak tasfiyesi ve
merkezi bölgenin Siyonizm'in tam anlamıyla denetimine geçmesi söz
konusudur. Tarihsel süreç içinde emperya*lizme karşı ortaya çıkan
Kemalizm, Siyonizm'in denetimindeki emperyalizm tarafından tasfiye
edilmektedir.

**

Türk ulusu, Büyük ******'ün önderliğinde
sahip olduğu Kemalist Cumhuriyetini dünyanın merkezi coğrafyasından
korumak durumundadır. Bu doğrultuda ikinci bir ulusal var olma
mücadelesi gündeme gelmektedir. Siyonizm ve emperyalizmin saldırıları
karşısında kalan Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan gelen Kemalist
yapısını korumak durumunda kalmıştır. Bu aşamada devlet ve millet
kaynaşması sağlanarak dışa karşı direnilmesi gerekirken yine Siyonizm ve
emperyalizmin ortaklaşa yarattığı senaryolar doğrultusunda, Türkiye'de
bir laik devlet ve Müslüman millet çatışması çıkartılmaktadır. Son elli
yıldır Siyonizm ve emperyalizmin plânları ve kışkırtmakları
doğrultusunda, sürekli olarak iç kavgalarla uğraşmak zorunda kalmış olan
Türk devleti, Kemalist yapısını koruyamamış ve bu bölgedeki Kemalizm,
Siyonizm çekişmesinde kazanan taraf sürekli olarak Siyonizm olmuştur.
Türk devletinin laik ve çağdaş yapılanmasından fazlasıyla yararlanan
İsrail devleti, etkili olduğu Amerikan devletinin gücünü kullanarak,
Orta Doğu'da Kemalist Türkiye'yi bütün Arap ve İslam dünyasına karşı bir
koruyucu şemsiye olarak kullanmış ve küreselleşme döneminde ise yeni
dönemin koşullarına uyarak, ABD desteği ile kendi gerçek Siyonist
projesini uygulamaya aktarırken, Türkiye Cumhuriyetinin parçalanmasını
ya da dağılmasını zorlayabilecek adımları, Kuzey Irak'taki ikinci İsrail
projesi ile dost ve müttefik olduğu Türk devletine karşı atmıştır.
Gelinen aşamada, Kuzey Irak'ta Siyonist İsrail ile Kemalist Türkiye
karşı karşıya bir durumdadır. Artık eskisi gibi laiklik ya da Batıcı
çağdaşlılık çizgisinde bir dayanışma söz konusu değil. Ama bir din
devleti olan İsrail'in kendi devlet modelini bölge ülkelerine dayatması
söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti de, bir bölge devleti olarak
böylesine bir dayatmanın hedef aldığı ülkelerin en başın da gelmektedir.
Bu yüzden ABD'deki Siyonist lobinin desteği ile "ılımlı İslam projesi"
devreye girmiş, Avrupa üzerinden laik bir devlet kurmuş olan Türkiye'yi,
Orta Doğu üzerinden İsrail'in din devleti modeline doğru değişime
zorlamaktadırlar.

Siyonizm, bir din devleti olan İsrail'in
genişleyebilmesi ve Müslüman coğrafyada İslam dünyasını işbirlikçi bir
düzene oturtması için geliştirilen ılımlı İslam modeli, para ile
desteklenen cemaatler aracılığı ile gerçekleştirmeğe çalışmaktadır. Bu
süreçte İslam cemaatleri ikiye ayrılarak, dışa açık bir çizgiden küresel
işbirliğine yönelen cemaatler paraya boğulmakta ve giderek
kapitalistleşen İslam cemaatleri aracılığı ile Müslüman ülkeleri
uluslararası kapitalist sistemin denetimi altına alınmakta, zenginleşen
cemaatler öne geçerken, ulus devletler ve onların kendi toplumlarındaki
ulusal yapıları bütünüyle tasfiye edilmektedir. Dıştan para ile
desteklenen projelerin tamamı ulus devletleri tasfiye eden ve
kapitalistleşen cemaatler aracılığı ile İslam dünyasını Siyonizm ve
küresel emperyalizmin denetimine açık girişimlerdir. Bu yoldan küçük
İsrail tüm İslam dünyasını denetimi altına alarak Büyük İsrail
projesinin önünü açmaktadır. Kemalist Cumhuriyetin kurucusu ******,
henüz İsrail devletinin kurulmadığı bir dönemde, Çankaya köşkündeki bir
söyleşi sırasında; İsrail devletinin, merkezi coğrafyadan uzak bir yerde
Avustralya'da, oluşturulması gereğini dile getirmiştir.

Osmanlı
İmparatorluğu sonrasında dünyanın merkezi coğrafyasında bir ulus devlet
kuran Büyük ******, Yahudilerin iki bin yıllık geri dönüş senaryolarını
ve üç yüz yıllık Siyonizm'in tarihini iyi bildiği için, Filistin'de bir
Yahudi devletinin kurulmasıyla birlikte, kendi kurmuş olduğu ulusal ve
laik cumhuriyetin tehlikeye gireceğini görmüş ve İsrail için Avustralya
kıtasını adres olarak göstermiştir.

Yahudilerin kendi ırk
devletlerini kurabilmeleri için; İngilizlerin Uganda'yı, Fransızların
Madagaskar'ı önermelerinin reddedildiğini iyi bilen Mustafa Kemal
******, kendi geliştirdiği Kemalist model ile Siyonist devlet
modellerinin karşı karşıya geleceğini ve bir çatışmanın ortaya
çıkacağını, jeopolitiği iyi bilen bir askeri otorite olarak önceden
görebilmiştir. Çünkü Filistin'de kurulacak küçük bir İsrail devleti, bir
buçuk milyarlık İslam dünyası içinde farklı bir din devleti olarak
ayakta kalamazdı. Küçük İsrail'den Büyük İsrail'e geçiş için ikinci bir
atılıma gereksinme vardı. Sovyetler Birliği döneminde küçük İsrail
bölgede yerleştirildikten sonra, Sovyet sonrası dönemde Büyük İsrail
atılımına sıra gelmiştir. Böylesine bir büyük atılım ise küçük bir
devlet olan İsrail'in gücü ile olamazdı. Dünyanın süper gücü olan
Amerika Birleşik Devletleri'nin gücü bu doğrultuda kullanılması
gerekiyordu. Bu doğrultuda, küreselleşme ve yenidünya düzeni açılımları
yapıldıktan sonra, 11 Eylül kışkırtması (provokasyonu) ile eyleme
geçildi ve bugünkü durum, Amerikanın İslam dünyasına askeri saldırısı
ile proje devre*ye sokulmuş oldu.

**

İsrail'i ve
Siyonizm'e tehdit eden en büyük ve güçlü Arap devleti olan Irak
öncelikle bir askeri saldırı ile tasfiye edilmiştir. Bu devletin
topraklarında yaşayan bir alt kimlikli etnik grup işbirlikçi bir çizgide
örgütlene*rek, Kuzey Irak'ta bir kukla devlet Siyonizm'in ise Büyük
İsrail'in çıkarları doğrultusunda Orta Doğu ülkelerine bir kukla devlet
oluşumu dayatılmıştır. Büyük İsrail amacı doğrultusunda kukla devlet
Büyük Kürdistan'a dönüştürülerek İran, Suriye ve Türkiye'nin
parçalanması Irak'ın dağılmasından sonra gerçekleştirilmeğe
çalışılmaktadır. İran gibi diğer bölge ülkelerinin parçalanmaları ve
ortaya küçük eyalet devletçiklerinin çıkartılması yine Siyonizm'in
savunduğu Büyük İsrail projesine uyguna düşecek adımlar olarak
görünmektedir.

Böyle bir aşamada Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluşunu sağlayan Lozan Antlaşmasını delen yasalar çıkartılmakta ve
batı emperyalizminin İngiltere üzerinden bu coğrafya için önerdiği Sevr
haritası yeniden güncelleştirilmektedir. Balkanlar da başlamış olan
ikinci Balkanizasyon projesi Yugoslavya'nın dağılmasından sonra, tıpkı
yirminci yüzyılın başlarında olduğu gibi yeniden Sevr haritalarıyla
Balkanizasyon, Anadolu'ya ve Orta Doğu'ya taşınmak is*tenmektedir. Bu
süreçte, Siyonizm, Batılı emperyalist devletler ile bölge ülkelerine
karşı işbirliği yapmaktadır. Beş yüz yıllık sömürge imparatorluklarının
ticaret merkezlerinde ekonomiyi ele geçiren Yahudi lobileri, dünyanın
merkezine yerleşerek, Büyük İsrail'in merkezinde yer alacağı bir dünya
imparatorluğu kurmağa yöneldiği aşamada, sahip oldukları büyük ekonomik
gücü, küresel sermaye olarak bölgeye getirmekte ve bölgedeki her şeyi
para gücü ile satın almaktadırlar.

Türk devletindeki son dönemde
gerçekleştirilen özelleştirmelerde hep küresel sermayenin, Siyonist
lobilerin yönlendirmesi ile hareket ettiği görülmektedir. Bir anlamda
küresel sermaye aracılığı ile Yahudi lobileri Türkiye üzerinde, Orta
Doğu'ya gelmekte ve her şeyi satın alarak, devletleri tasfiye ederken,
halkların ve ulusların ülkelerini de para gücü ile ellerinden
almaktadırlar. Siyonizm, Amerika’daki Yahudi lobilerinin örgütlü gücü
ile ABD gücünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta, en büyük Arap
tehdidi olan Irak'ın tasfiyesinden sonra, büyük Şii tehdidinin merkezi
olan İran’ı saldırı ve savaş yolu ile ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Bu arada Batı emperyalizminin ve Siyonizm’in bölgedeki üssü olarak
kullanılan Türkiye ise demokrasi içinde yasama yolu ile tasfiye
edilerek, Büyük İsrail plânı doğrultusunda Anadolu'da gayrimüslim küçük
eyalet devletlerinin önünü açacak girişimler, birbiri ardı sıra uygulama
alanına getirilmektedir.

Son olarak çıkartılan Vakıflar Yasası
hızla Anadolu’daki Müslüman yapıyı tasfiye ederek, eski Bizans dönemine
geri dönüşü sağlayacak ve Yeni Bizans Projesinin tipik örneği olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirilmiştir. Özelleştirme,
yerelleştirme ve demokratikleştirme var olan yapıların tasfiye
edilmesinde, Yeni Bizans ya da Büyük İsrail projelerinin
gerçekleştirilmesinde araç olarak kullanılan politikalar olarak sürekli
bir biçimde gündemde tutulmaktadırlar.

** “Siyonizm” kavramı
genel anlamda dinci ya da aşırı milliyetçi kesimlerin ele aldığı bir
sözcüktür. Türkiye'deki laik ve çağdaş uygarlıktan yana olan toplum
kesimleri içinde Siyonist kadrolar çok örgütlü olduğu ve gayrimüslim
cemaatler bu kavramları kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları
içini, ******çü ve Kemalist kadrolar, Siyonizm konusuna uzak
kalmışlardır.

Siyonizm’in, İslamcı ya da aşırı milliyetçi
kesimlerin malzeme olarak kullanması da, ******çü ve Kemalist
kesimlerin Siyonizm olgusuna mesafeli davranmalarına yol açmıştır. Bu
kesimlerin içinde yer alan bazı Sabetayist ya da Siyonist kadrolar da,
Siyonizm kavramının Türk kamuoyundan uzak kalması için çaba
göstermişlerdir. Bu çarpıklık nedeni ile haksız yere Müslüman çoğunluk
sürekli olarak şeriatçı gösterilmiş, gerçek şeriatçı kesimlerle Müslüman
çoğunluk karıştırılmış ve bu nedenle ortaya beklenmeyen durumlar
çıkmıştır. Türk toplumunun büyük çoğunluğunu Müslüman olması gerçeği
dikkate alınarak, daha dikkatli bir laiklik politikasının uygulanması
gerekliliği iyi anlaşılamamış, sanki bütün Müslüman halk şeriatçıymış
gibi bir durum yaratılmıştır. Böylesine bir çarpıklıktan Siyonizm yine
yararlanmasını bilmiş ve ılımlı İslam politikalarını destekleyerek,
dinci politikaların laik devleti tasfiye edeceği bir iktidarın oluşumuna
katkı sağlamıştır. Uluslararası kapitalist sistemin çıkarları
doğrultusunda neoliberalizmi savunan gayrimüslim aydınların siyasal
İslam’ı ya da ılımlı İslam’ı desteklemelerini sağlamışlara ve bu yoldan,
demokrasi içinde ulus devletin ve laik cumhuriyetin tasfiyesine giden
yolu açmışlardır.

Türkiye'deki İslamcılar ile neoliberallerin
ulus devlete ve ******'e karşı yürüttükleri ittifakın arkasında;
Amerikan Siyonist lobilerinin etkisi olduğu zaman geçtikçe daha iyi
anlaşılır bir noktaya gelmiştir. Antiemperyalizm çizgisinde kurulmuş
olan Kemalist Cumhuriyet, Siyonizm’in Büyük İsrail hedefi doğrultusunda
ılımlı İslam’ı kullanmasıyla ve liberalle ile ılımlı İslamcılar
arasındaki ittifak aracılığı ile ortadan kaldırılmak istenmektedir.

İslamcılar
şimdiye kadar Siyonizm’i, din kavgası çerçevesinde ele alarak, İslam’ın
“cihat” anlayışı çerçevesinde Yahudi devletinin ortadan kaldırılmasını
savunurlardı. Şimdi ise; ılımlı İslamcılar, Siyonizm yokmuş gibi hareket
etmekte, ABD'deki Siyonist lobilerin desteği ve katkıları ile Büyük
İsrail'in gerçekleşebilmesi için Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde
kendilerine verilen bütün görevleri yerine getirmektedirler. Sahip
oldukları medya kanalları ile bu doğrultuda kamuoyu yaratmaktalar, yine
patronu oldukları şirketleri ve holdingleri, emperyalizm ve Siyonizm’in
işbirliği ve ortaklığı çerçevesinde, İslam dünyasının uluslararası
kapitalist sisteme monte edilmesi doğrultusunda, ABD'den gelen
direktifler yönünde, yönlendirmektedirler.

Bu noktada, İslamcılar
ikiye bölünmüştür. Milli görüş ve devletten yana olan geleneksel
İslamcılar ile Siyonizm’in ve emperyalizmim güdümündeki Büyük Orta Doğu
Projesine soyunan işbirlikçi ılımlı İslamcılar, artık birbirlerinden
ayrı bir çizgide hareket etmektedirler. Siyonizm ılımlı İslam aracılığı
ile Orta Doğu'yu Büyük İsrail Projesine ve bölgesel bir konfederasyonun
kurulmasına hazır bir hale getirmeğe uğraşmaktadır. Orta Doğu Birleşik
Devletlerinin kurulabilmesi için Atlantik Emperyalizmi, İsrail ve
Siyonizm’in desteğinde hem Talabani hem de Barzani yönetimlerini
kullanmaktadır. Bu iki işbirlikçi önderin güdümündeki kukla devleti ise
Türkiye’ye yamayarak, Arapların ve İranlıların tehdidinden korumak
istemektedirler. Bir anlamda Kemalist Türkiye; kendisini bölerek ortadan
kaldıracak olan emperyalist ve Siyonist projenin, hem uygulayıcısı hem
de koruyucusu konumuna getirilmek istenmektedir. Yıllarca aldatılan Türk
ulusu ve bölge halkları, iyice aptal yerine konularak, kendilerini ve
devletlerini yok edecek plân ve projelere alet edilmeğe çalışılmaktadır.
Bu tür oyunlara Türk ulusunun, yirminci yüzyılın başlarında ******'ün
önderliğinde karşı çıktığını Milletimizin, Kemalist Cumhuriyetini
korumaya kararlı olduğunu artık batılı emperyalistlerin ve Siyonistlerin
görmeleri gerekmektedir. Eskisi gibi soğuk savaş döneminin dehşet
dengelerinden yararlanarak, aldatıcı politikaların uygulama dönemi
geride kalmıştır.

**

Kemalizm Türkiye Cumhuriyetinin,
Siyonizm ise İsrail devletinin kurucu ideolojisidir. Her iki ideoloji de
tarihsel süreç içerisinde, dünyanın merkezi coğrafyasında iki ayrı
bağımsız devlet meydana getirmiştir. Kemalist Türkiye Cumhuriyeti,
çağdaş ve laik bir ulus devlet olmasına rağmen, Siyonist İsrail devleti
bir din ve ırk devletidir. İki bin yıl önce Orta Doğudan bütün dünyaya
yayılmış olan Yahudiler, bu aşamaya kadar hiç bir yerde bir ulus devlet
kurmamışlar ve bu nedenle de uluslaşmamışlardır.

Ama Mezopotamya
döneminden başlayarak bir ırk olarak her zaman varlıklarını korumuşlar
ve kutsal kitapları doğrultusunda da dinlerini sürdürmüşlerdir. İsrail
devletinin arkasında altı bin yıla yaklaşan Yahudi tarihi vardır.
Türkiye Cumhuriyetinin arkasında, ise on bin yıllık Türk tarihi
bulunmaktadır. Türklerin ilk dünya sahnesine çıktıkları Ural Altay
bölgesindeki yaşamlarından başlayarak günümüze kadar on bin yıllık bir
tarih süreci geçmiştir. İsrail devletinin arkasında altı bin yıllık bir
tarihsel birikim ve bilinç vardır. Türkiye Cumhuriyetinin arkasında ise
Büyük ******'ün tarih araştırmalarında ortaya koyduğu gibi on bin
yıllık bir Türk tarihi birikimi ve bilinci bulunmaktadır. Türk tarihi ve
Türk Dil Kurumları bu doğrultuda kurulmuş, Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi yine bu çizgide açılarak bilimsel çalışmalar ile yeni Türk
devleti bir bilimsel temele oturtulmağa çalışılmıştır. Yaşamda tek yol
gösterici olarak bilimi benimsemiş olan kurucu önder ******, Türkiye
Cumhuriyetini bir bilim ve hukuk devleti olarak örgütlemiştir. Her türlü
emperyalist baskıya rağmen, Türk devletinin günümüze kadar varlığını
koruyabilmesinin nedeni; bilimsel ve hukuki temeller üzerine kurulmuş
olmasıdır.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden buyana bir
yazılı anayasası bulunmaktadır. Ama İsrail devleti bir din devleti
olduğu için Tevrat esaslarına göre yönetilmekte ve bir yazılı anayasaya
sahip bulunmamaktadır. Anayasa konusu olan idari ve hukuki konular
belirli alanlarda temel yasalar çıkartılarak düzenlenmektedir.

Siyonizm,
bir ulus ya da ulus devlete değil ama bir ırka ve de bir dine
dayanmakta, bu ırk ile dinin üstünlüğünü bütün dünyaya kabul ettirmek
istemektedir. Siyonizm bu yönü ile doğası gereği emperyalist bir
ideolojidir. Kemalizm ise emperyalist devletlere karşı savaşılarak
kurulan bir ulus devletin ideolojisi olduğu için antiemperyal bir
düşünce sistemidir. ****** bütün mazlum milletlerin uyanışı
doğrultusunda Batılı emperyalistlere karşı savaşarak, Türkiye
Cumhuriyetini antiemperyalist çizgide, tam bağımsız bir devlet olarak
kurmuştur. Bu açıdan; Kemalist Cumhuriyet bütün üçüncü dünya ülkelerine
örnek ve model olmuştur. Bugün de emperyalist Batıya karşı bütün güney
ve doğu ülkelerine yine antiemperyalist çizgide Kemalizm ve Türkiye
Cumhuriyeti yol ve yön göstermektedir. Türkiye devletini yönetenlerin bu
gerçeği iyi bilmeleri gerekmektedir.

Ne var ki; Atlantik
emperyalizmi ve İsrail Siyonizm, Türk devletinin başına, kendilerine
yakın işbirlikçi politikacıların gelebilmesi için yoğun baskı
uygulayarak, Türk devletinin bağımsız politikalarının önünü
kesmektedirler.

Misyonerlik örgütü ve okulları ile kültürel
yönden bölgede bulunan ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Orta Doğuya
askeri güç olarak gelmesi ve İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte,
Türk devletinin iç ve dış siyaseti her zaman İsrail ağırlıklı olmuştur.
ABD'deki Siyonist lobiler aracılığı ile Siyonizm’in ve İsrail'in
istekleri doğrultusunda Türkiye istenilen yöne sürüklenmiştir. Yirminci
yüzyılın ortalarından itibaren de, Rockafeller Eisonhower ve Fullbright
burslusu politikacılar aracılığı ile Türk devleti Atlantik
Emperyalizminin ve İsrail Siyonizm’inin istekleri doğrultusunda
yönetilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, Siyonizm’in ve emperyalizmin
yönlendirmesi doğrultusunda, kendi ulusal çıkarlarına tamamen ters düşen
doğrultuda hareket ettirilmiş ve kuruluş ideolojisi olan Kemalizm'den
saptırılarak, Siyonizm’in ve emperyalizmin merkezi coğrafyadaki
işbirlikçi ülkesi konumuna sürüklenmiştir.

Cezayir gibi bir
üçüncü dünya ülkesinin antiemperyalist ulusal kurtuluş mücadelesini
desteklemesi gereken Kemalist Türkiye Cumhuriyet’i, ******’ün ölümünden
sonra Batı emperyalizminin güdümüne girerek, emperyalist güç olan
Fransa’dan yana tavır almak durumunda kalmış ve böylece; bütün Asya ve
Afrika ülkelerinin Batı emperyalizmine karşı desteğini yitirmiştir.
ABD'yi, İsrail'in çıkarları doğrultusunda yönlendirene Siyonist lobiler,
ABD’ye bağımlı olan Türkiye'yi de Amerika üzerinden Siyonizm’in
istekleri ve çıkarları doğrultusunda siyasal laboratuar ülke konumuna
sürüklemiştir.

Siyonizm ve Atlantik emperyalizminin işbirliği,
Türkiye Cumhuriyetini sürekli olarak kuruluş ideolojisi olan Kemalizm’in
genel ilkelerinden uzaklaştırmakta, İsrail merkezli Siyonizm sahip
olduğu uluslararası lobiler aracılığı ile Orta Doğuda kendi
politikalarını yürütmekte ve Türkiye merkezi Kemalizm’in bölgede etkin
olmasını önlemektedir. Bağımlı siyasalı kadroların işbirlikçiliğinde
Kemalist Cumhuriyet, teslimiyetçi bir yapıya tutsak edilmekte,
Türkiye'nin jeopolitiğinden gelen üstünlüklerini kullanmasına ve
toparlanmalarına izin verilmemektedir. Sürekli saldırgan bir emperyalist
yaklaşımla, Türkiye’nin gündemi meşgul edilmekte, Türk kamuoyunun
serbest kalmasına izin verilmemekte, Türk ulusunun kendine gelip,
dünyadaki gelişmeleri yorumlaması, gelişmeler karşısında kendisine
ulusal bir yön çizmesi önlenmektedir. Çünkü ABD ve İsrail, Türkiye
Cumhuriyetinin kendi toparlayarak, eski Osmanlı hinterlandı ile Türk
dünyasında etkin bir önderliğe kalkışmasından korkmaktadırlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumalaca.yetkinforum.com
ShowTime
OyunFrm Admin
 OyunFrm Admin
ShowTime


Mesaj Sayısı : 790
Kayıt tarihi : 25/08/10
Başarı Puanı : 1
Aktiflik : 873
Cinsiyet : Erkek
Tuttuğu Takım : Fenerbahçe
Yaş : 36
Nerden : İstanbul

Kemalizm Ve Siyonizm Empty
MesajKonu: Geri: Kemalizm Ve Siyonizm   Kemalizm Ve Siyonizm I_icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 3:16 pm

Siyonist
lobiler, Kemalizm’in gerekli kıldığı böylesine bir bölgesel önderliği
Türkiye’nin yapmaması için her türlü engeli çıkartmakta ve kendi
yetiştirdikleri işbirlikçi politik kadrolar ile Kemalist Türkiye
Cumhuriyetini Siyonist ve emperyalizmin çıkarları doğrultusundan uydu
politikalara tutsak etmektedirler. Siyonizm emperyalizm üzerinden,
Kemalizm’in önünü kapatırken, Büyük Orta Doğu Projesi üzerinden, İsrail
merkezli bir büyük siyasal yapılanmayı hasırlamaktadır.

Siyonizm’in,
Büyük İsrail Projesini bir İsrail diplomatı olan Oded Yinon, Amerika'da
yayınlanan Siyonist lobilerin dergisi olan Kivinum isimli yayın
organında 1982 yılında yayınladığı “Orta Doğu İçin Siyonist Plân” isimli
makalesinde, dünya kamuoyuna açıklamıştır. Türkiye'de de yayınlana bu
makale, Siyonizm’in Orta Doğu ürerinden dünya hegemonya plânını açıkça
ortaya koymaktadır. Soğuk savaşın geride kaldığı bu aşamada, artık bütün
plân ve projeler açıkça yayınlandığına göre, Türk kamuoyu da Türk
devleti ve ulusunun geleceği ile ilgili bütün uluslararası görüşleri ve
plânlara öğrenmek ve tartışarak kendi yolunu bulmak durumundadır. İsrael
Shahak isimli Musevi yazarın bu konudaki makalesi Umran Dergisinin
Nisan–2006 sayısında Türkçe olarak yayınlanmıştır. Oded Yinon tarafından
açıklanan; Siyonizm’in Orta Doğu plânı, bölge devletlerinin küçük
eyaletlere bölünerek, Kudüs'ün başkent olacağı Büyük İsrail’e
bağlanmasını öngörmektedir.

Kuzey Irak'taki Kürt devleti bu
doğrultuda bölgedeki dört devletin parçalanarak eyaletlerinin Orta Doğu
Birleşik devletleri adı altında bir araya gelmelerinin önünü açacak bir
siyasal kart olarak, Siyonizm ve Atlantik emperyalizmi tarafından
kullanılmaktadır. Amerikan devletinin merkezini işgal eden Yeni
Muhafazakâr kadro, Cumhuriyetçi Parti iktidarını bu doğrultuda
yönlendirmekte, Amerikan Evanjelik Kilisesi de bu doğrultuda Büyük
İsrail'in kurulması için çalışmaktadır.

Kuzey Irak'taki kukla
devlet Küçük İsrail'den, Büyük İsrail'e geçiş için bir köprü olarak
kullanılmakta, Kürt kartı ile Türkiye'nin de içinde yer aldığı dört
büyük bölge devleti parçalanarak, eyaletler halinde İsrail ve
Siyonizm’in denetime altına girmektedir. Kemalizm açısından hiç bir
biçimde kabul edilemeyecek olan bu yeni durum, Siyonizm’in var olması ve
yoluna devam edebilmesi açısından zorunlu görünmektedir. Bu açıdan,
İsrail’in var olma ideolojisi olarak Siyonizm ile Türkiye Cumhuriyetinin
varlık ideolojisi olan Kemalizm karşı karşıya gelmiştir. Siyonizm
yoluna devam edebilmek için; liberal kanatlarla ılımlı İslamcıları bir
araya getirmekte, yeni ekonomik ve siyasal politikalarla ulus devletin
ve ******'ün laik ve çağdaş cumhuriyetinin ortadan kalkmasına giden
yollar açılmağa çalışılmaktadır. Bu aşamada; Türk vatandaşı olan iç
Yahudileri temsil eden Sabetaycılar arasında bir bölünmenin meydana
geldiği, İsrail'in 1967 yılında Kudüs'ü işgal etmesinden sonra bazı
Sabatay kesimlerin Türk üst kimliğinden vazgeçerek, yeniden ırksal
kimlikleri olanı Yahudiliğe geri dönerek, Siyonist lobilerle beraber
ortak hareket ettikleri görülmektedir. Özellikle medya ve basında yer
alan Sabetaycı kadrolar içinde Sabetayizm'den, Siyonizme geçiş çok hızlı
olmuş ve Türk kamuoyundaki dengeler, Siyonizm lehine değişmiştir. Bu
nedenle; gayrimüslim liberallerin ulus devlet ve ****** karşıtlığında
ılımlı İslamcılarla kutsal bir Siyonist ittifaka yöneldikleri açıkça
ortaya çıkmıştır.

**

Siyonizm, bir ırk ve dini esas alan,
hegemonya projesidir. Kemalizm ise bir ulusu ve laik düzeni esas alan,
kendini koruma ve çağdaş yaşam düzeni kurma projesidir. Siyonizm, bir
hegemonya arayışı içinde olduğu için emperyalisttir, Kemalizm ise
saldırgan Batı emperyalizmine karşı bir direnişin ve ulusal var olmanın,
dik durmanın ideolojisi olduğu için, antiemperyalisttir.

Batı
emperyalizmine karşı, mazlum Doğu uluslarının uyanışını hedefleyen bir
direnişin ideolojisi olarak Kemalizm, bütün yirminci yüzyıl boyunca
dünyanın çeşitli ülkelerindeki antiemperyalist, ulusal kurtuluş
savaşlarına öncülük etmiş ve yön göstermiştir. Kemalizm bir ulus olarak
Türklere yol gösterdiği gibi, emperyalizmin baskısı altındaki tüm diğer
uluslara da tam bağımsızlık yönünü göstermektedir. Siyonizm ise Yahudi
ırkının üstünlüğü düşüncesinden hareket ederek, küresel sermayeyi
denetimi altına alan Yahudi lobilerinin dünyaya ekonomik ve siyasal
açıdan egemen olmasını istemektedir. Kemalizm her türlü ırkçı ve dinci
düşünceyi dışlarken, vicdan ve din özgürlüğü çerçevesinde herkesin dini
inancına saygı göstermiştir. Laik ve çağdaş bir devlet düzeni içerisinde
herkesin din ve vicdan özgürlüğü çağdaş bir anayasal düzen çerçevesinde
güvence altına alınmıştır. Tevrat'ın anayasa yerine geçerli olduğu
İsrail devletinde ise sadece Yahudi ırkından olanlara vatandaş olma
hakkı tanınmakta, İsrail sınırları içinde yaşayan Araplara ve
Müslümanlara ise eşit bir vatandaşlık hakkı verilmemektedir. Çağdışı bir
tutumu yansıtan böylesine bir model, İsrail üzerinden bütün bölgeye
örnek gösterilirken, Mustafa Kemal ******'ün bütün dinlere eşit
mesafede yaklaşan laik devlet düzeni göz ardı edilmek istenmektedir.

Kemalizm
ve Siyonizm kavramları genellikle aşırı dinci kesimlerin beraberce ele
alarak saldırdıkları konuların başında gelmektedir. İki ayrı devletin ve
düzenin ortaya çıkışının düşünce sistemleri olan bu kavramlarım
birbirleriyle karıştırılması son derece tehlikeli sonuçlar yaratmakta ve
sanki Kemalizm din düşmanıymış gibi gösterilerek, Siyonistlerin
Müslüman katliamlarından yararlanılarak, böylesine olumsuz sonuçlara
ulaşılmağa çalışılmaktadır. Bu makalede ele alındığı üzere; Kemalizm ve
Siyonizm, birbirinden çok farklı ve hatta birbirine karşıt iki ayrı
kavramdır. Berabere ele alınmaları ve karıştırılmalarının önlenmesi
gerekmektedir.

** Türk dünyası ile Yahudi dünyasının gerçekleri
birbirinden çok farklıdır. Ayrıca, iki ideolojinin kurucuları olan
İsrail devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin koşulları ve modelleri de
birbirinden oldukça farklıdır. İslam karşıtlığında iki ideolojiyi bir
araya getirmek oldukça yanlıştır. Ancak bu yanlışlık; Siyonizm’in,
Türkiye'yi kullanması doğrultusunda İsrail'in işine yaradığı için
sürekli körüklenmektedir. Ulusumuz, Siyonist kışkırtmalara ya da
emperyalist oyanlara alet yapılarak, bir Laik-Müslüman çatışmasına
sürüklenmemelidir. Türk devletinin milletiyle kaynaşarak yoluna devam
etmesi için, Türk ulusu bu durumun farkına varması gereklidir.

Neoliberaller
ve işbirlikçi İslamcılar aracılığı ****** ve Kemalizm bir tabu
olmaktan çıkartılarak her yönü ile Türkiye’de eleştirilmektedir. O zaman
İsrail ve Siyonizm’de bir tabu olmaktan çıkartılarak tarihsel gerçekler
doğrultusunda ele alınarak eleştirilebilmelidir. Kemalizm ve Siyonizm
arasındaki farklılıklar, kamuoyundan gizlenmemelidir. Kemalizm bir
saptırma ile Siyonizm ile birlikte ele alınarak, Türk toplumunun
Müslüman yapısına karşıymış gibi gösterilmemelidir. Gerçekleri
çarptırıcı emperyalist provakosyonlar ve saptırmalar, medyada yer alan
Siyonist kadrolar öncülüğünde, emperyalist güçlerin istekleri ve
amaçları doğrultusunda, Türkiye de yeni iç çatışmalara ve karışıklıklara
meydan vermemelidir.

Kemalizm nasıl her yönü ile tartışılıyorsa,
Atlantik emperyalizmi ve İsrail Siyonizm’i de, her yönü ile tarihsel
gerçekler dikkate alınarak kamuoyu önünde tartışılabilmelidir. 0 zaman
Türk devletinin bitmediği, Türkiye Cumhuriyetinin çok büyük jeopolitik
üstünlüklere sahip olduğu, Kemalizm’in günümüzde de geçerli olduğu ve
Siyonizm ile taban tabana zıt olduğu için örtüşmesinin mümkün olmadığı
anlaşılacaktır.

Kemalizm ve Siyonizm, aşırı dincilere ve keskin
milliyetçilere bırakılamayacak derecede önemli kavramlardır. Bu nedenle;
her iki kavramın bütün boyutları ile gündeme getirilmesi ve her yönü
ile tartışılmasında Türkiye Cumhuriyetinin, İsrail devletinin ve bütün
Orta Doğunun geleceği açısından sayısız yararlar bulunmaktadır. En
azından bölgede kalıcı bir barış düzenine geçilmesinde, Siyonizm ve
Büyük İsrail projelerinin savaş isteyen yaklaşımlarının açıklığa
kavuşturulması açısından daha geniş boyutlu tartışmalara gereksinme
vardır.

Türkler ve Yahudiler bu coğrafyada Araplar ve diğer
halklarla barış içinde birlikte yaşayacaklarsa; bütün gerçeklerin ortaya
dökülmesi gerekmektedir. 0 zaman görülecektir ki; bölgenin geleceği
için sadece ılımlı İslam projesi değil ama aynı zamanda Kemalist projede
yol ve yön göstermektedir. Gerçekçi bir laik düzen her zaman için
ılımlı İslam projesinden daha fazla bölgenin diş dünya ile
bütünleşmesine yardımcı olacaktır.

Kemalizm’in, Türkiye'de
yaratmış olduğu çağdaş laik üniter ve ulusal devlet modeli, bütün bölge
ülkeleri için yaşamsal önemde bir örnektir. Bu dikkate alınmadan,
Atlantik ötesinden Orta Doğu’nun geleceği ile ilgili plân ve projeler
uygulama alanına konulamaz. Siyonizm, artık Kemalizm’i tasfiye ederek
bir yere gidemeyeceğini görebilmeli ve Kemalizm’in hem bölge düzenine,
hem de dünya barışına olan katkılarını kabul ederek, hakkını teslim
etmelidir.

Kemalist Türkiye’nin ayakta kalması bölge barışına
hizmet edeceği için, tüm Orta Doğu ülkeleri ile İsrail’in de yararına
olacaktır.

___________________________________
KAYNAKÇA
1- Türkkaya Ataöv, Siyonizm ve Irkçılık.
2- Ralph Schoenman, Siyonizmin Gizli Tarihi.
3- İlan Greilsammer, Siyonizm.
4- M.Kemal Öke, II. Abdülhamit, Siyonistler, Filistin.
5- François Georgeon, Kemalizm ve İslam Dünyası.
6- Moshe Sevilla Sharon, Türkiye Yahudileri.
7- Tekin Alp, Kemalizm.
8- Anıl Çeçen, Kemalizm.
9- Anıl Çeçen, Türkiye'nin B Plânı.
10-Anıl Çeçen, Türkiye Cumhuriyeti Ulus Devleti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumalaca.yetkinforum.com
 
Kemalizm Ve Siyonizm
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi :: Güncel :: ****** Köşesi-
Buraya geçin: