ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
DİĞER DEVLETLER Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
DİĞER DEVLETLER Uyeols10
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Her Telden Takılırız :D
 
AnasayfaPortalAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 DİĞER DEVLETLER

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ShowTime
OyunFrm Admin
 OyunFrm Admin
ShowTime


Mesaj Sayısı : 790
Kayıt tarihi : 25/08/10
Başarı Puanı : 1
Aktiflik : 873
Cinsiyet : Erkek
Tuttuğu Takım : Fenerbahçe
Yaş : 36
Nerden : İstanbul

DİĞER DEVLETLER Empty
MesajKonu: DİĞER DEVLETLER   DİĞER DEVLETLER I_icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 9:45 am

DİĞER DEVLETLER

AVARLAR

Orta Asya'da Juan-juan adıyla bilinen, Avarların kökenleri konusunda
kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak son ilmî araştırmalar, Avarların
iki kavim unsuruna dayandığını ortaya koymuştur. İşte bugün, bunlardan
en az birinin Türk kökenli olduğunu söyleyebilmekteyiz. Ayrıca Avrupa'da
büyük etkiler bırakan Avar topluluklarının da bu Türk unsurlara
dayandığı söylenebilir.

Avarlar, 552 yılında Göktürk devletinin kurulması üzerine, İç Asya'daki
yurtlarını terk ederek batıya doğru kaçmışlardı. Önce Kafkasya'da
görünen Avarları Bizanslılar, Uarhunit (Avar-Hun) diye
adlandırmışlardır. Burada Bizans ile vardıkları bir anlaşma ile 558'de
Sabar devletine son verdiler. Bu sayede Volga (İtil) ırmağından Tuna'ya
kadar olan sahada hâkimiyet kurmuşlardır. Ancak Göktürklerin baskısı ile
burada fazla tutunamayarak önlerine çıkan bir kısım Slâv kabilelerini
yenerek, Onogur (Bulgar), Otrigur, Kutrigur gibi Türk asıllı kavimleri
de sürükleyerek Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehri boylarına kadar
ilerlediler. Bu sırada Bizans'a elçiler göndererek, Bizans arazisinde
yerleşebilecekleri bir yer istediler. Bizans, Göktürk baskısı yüzünden,
Avarların bu isteklerine çekingen davranmıştır.

567 yılında Macar ovasına gelen Avarlar, bu bölgede yaşayan güçlü Germen
kavimlerinden Gepidleri dağıtmış, Lombardlar'ı da İtalya'ya göçe mecbur
etmişlerdir. Böylece Avarlar, Macar ovasına tek başlarına hâkim
oldular. Bu sırada Avarların başında meşhur Bayan Han bulunuyordu.
Avarların bu başarısından sonra Macaristan'ın tamamı, tarihte ilk defa
olarak, tek bir siyasî güç etrafında toplanıyordu. Ayrıca, Avarların
hâkimiyeti altında bulunan Slâvlar, tarihlerinde ilk defa, tek bir
siyasî idare altında bir araya gelmiş oluyorlardı.

Bu tarihten sonra Avarların Bizans'a yöneldiklerini görüyoruz. Trakya ve
Makedonya'da büyük akınlar yapan Avarlar, iki defa Selânik'e kadar
ilerlemişler ve şehri kuşatmışlardı. Avar askerî baskıları sonunda
Bizans, ancak onlarla büyük meblağlar tutan yıllık vergiler ödemek
suretiyle barışı sağlayabiliyordu.
Bir ara Avarlar, İstanbul'u kuşatarak, Bizans'a korkulu anlar
yaşatmışlardı (626). Bu tarih Avar hâkimiyetinin zayıflamaya başladığı
zamana rastlar. Zira bu esnada Avarların hâkimiyetinde bulunan Slâv
kabileleri ve Türk asıllı Bulgarlar ayaklanmışlardır. 679 yılında Tuna
Bulgar devletinin kurulması da Avar devletini sarsmıştır. Buna rağmen
Avarlar varlıklarını IX. yüzyılın başına kadar koruyabilmişlerdir.

776-803 yılları arasında, bir yandan Frank kralı Büyük Şarl, bir yandan
da Bulgar hükümdarı Kurum Han'ın Avarlara karşı giriştikleri saldırılar,
Avar devletinin sonu olmuştur. Avarların Avrupa kavimleri üzerinde,
önemli etkileri olmuştur. Avrupa kavimleri, özellikle de Slâvlar, devlet
yönetimi ve askerlik konusunda Avarlardan çok şey öğrenmişlerdir.
Üzengiyi ilk defa Avrupa'ya getirenler de Avarlar olmuşlardır.

BULGARLAR

453 yılında Attila'nın ölümünden kısa bir zaman sonra, Büyük Hun
Devleti'ni oluşturan değişik ve çok sayıdaki kavim dağılmıştı . Bunlar
arasında bulunan Türk asıllı kavimlerin, yeniden Güney Rusya ovalarına
döndüğünü biliyoruz. Bu kavimler, tam bu sıralarda doğudan aynı sahaya
gelerek yerleşen Onogur Türkleri ile karışarak Bulgar adı verilen yeni
bir Türk kavmini meydana getirmiştir. Zaten Bulgar ismi de Türkçe,
karışık manasına gelen bulgamak fiilinden gelmektedir.

Büyük Bulgar Devleti
Bulgarlar, 558 yılından sonra, bir süre Avarların hâkimiyetinde
yaşadılar. Avarların 567 yılında Göktürk baskısı ile, güney Rusya'dan
Orta Avrupa'ya doğru kaçmaları esnasında, çok sayıda Bulgar topluluğunu
da beraberlerinde sürüklerler. Geride kalanlar ise Göktürk hâkimiyetine
girerler. Bu Bulgar toplulukları, Bizans'ın da yardımı ile, VII.
yüzyılın başlarında Göktürk hâkimiyetinden kurtulurlar. Böylece,
Karadeniz kuzeyinde yaşayan Bulgar toplulukları reisleri olan Kobrat
idaresinde, bir devlet kurabilmişlerdir. Onun zamanında devletin
sınırları Kuban ırmağından Tuna'ya kadar uzanıyordu. Ancak Bulgarların
büyük çoğunluğunu bir arada toplayan, bu Bulgar devleti uzun ömürlü
olmaz. Hükümdarları Kobrat'ın ölümünden hemen sonra, Hazar devletinin
baskısı ile parçalanır (643). Kobrat'ın büyük oğlu Bayan Han idaresinde,
Kuban ırmağı boylarındaki yurtlarında kalan bir kısım Bulgarlar,
Hazarların hâkimiyetine girmek zorunda kalmışlardır.

Tuna Bulgar Devleti:
Hazarlara bağlanmak istemeyen Bulgarların bir kısmı kuzeye, bir kısmı da
batıya gelerek, Balkanlarda Tuna Bulgar Devleti'ni kurdular (679).
Batıya gelenlerin başında, Kobrat'ın küçük oğlu Asparuh bulunuyordu.
Tuna Bulgarları, bir yandan Avarlar ile bir yandan da Bizans ile
mücadele etmişlerdir. Tuna Bulgarları'nın en büyük hükümdarı Kurum Han
(803-814) idi. Onun zamanında büyük bir Bizans ordusu yenilmiş,
imparatorları da bu savaşta ölmüştü. Bulgarlar, yine onun zamanında
İstanbul'u kuşatacak kadar güçlenmişlerdi. Kurum Han giriştiği
saldırılarla Avarlara da büyük darbeler vurmuştur.

Tuna Bulgarları'nın hâkim olduğu sahada, yoğun Slâv nüfusu yaşamaktaydı.
İki yüz yıla yakın Türklüklerini muhafaza eden Bulgarlar, Boris Han
zamanında Hristiyanlığı resmen kabul etmeleriyle (864) bu Slâv nüfus
arasında eriyip gitmişlerdir. Bu bölgede XIV. yüzyıldan sonra, beş yüz
yıl Osmanlı Türkleri egemen olacaklardır.

İtil Bulgar Devleti
Hazar hâkimiyetine girmek istemeyerek, kuzeye yönelen bir kısım
Bulgarlar, İtil (Volga) boylarında yerleşmişler ve burada Moğol
istilasına kadar devam edecek bir devlet kurmuşlardır. İtil
Bulgarlarının yerleştiği bölge, İslâm ülkeleri ile Hazarlar ve
İskandinav kavimleri arasında ticaret yolları üzerinde idi. Ticaret ve
tarım ile uğraştıklarını bildiğimiz Bulgarlar, uzun bir süre Hazarlara
bağlı kalmışlardır. Bulgar Şehri diye bilinen başkentleri, zamanının
önemli ticaret merkezlerinden idi.

Müslüman tüccarların tesiriyle X. yüzyılın başlarında İslâmiyet ile
tanışan Bulgarlar, Abbasiler ile diplomatik ilişki kurmuşlardır. Bulgar
hanı Almış, Abbasi halifesine başvurarak, İslâmiyet'i öğretecek din
âlimleri istemiştir. Abbasi halifesi bu isteği kabul ederek, kalabalık
bir heyeti 622 yılında Bulgarlara göndermiştir. Bu heyet içerisinde
bulunan İbn Fadlan, başından geçenleri anlattığı seyahatnamesinde,
Bulgarlar ve diğer Türk boyları hakkında önemli bilgiler vermektedir.
İtil Bulgar Devleti'ne 1237 yılında, Altınorda Hanı Batu tarafından son
verilmiştir.

İlk Müslüman Türk topluluklarından olan İtil Bulgarları, bugünkü Kazan
Türklerinin atalarıdır. Diğer Bulgar toplulukları eriyip gittikleri
hâlde, İtil Bulgarları Müslüman olmaları sayesinde kimliklerini
koruyabilmişlerdir.

HAZARLAR

Avrupa'da kurulan ilk Türk devletleri için de en kuvvetli ve uzun ömürlü
olanı Hazar devletidir. Karadeniz'in kuzeyine kadar hâkimiyetini
genişleten Batı Göktürk Devleti'nin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır.
Göktürkler, VII. yüzyılın başında, Hazar Denizi ile Karadeniz arasında
dağınık bir hâlde yaşayan, Sabar, Ogur ve Onogur gibi Türk kavimlerini
kuvvetli bir birlik hâlinde teşkilâtlandırırlar. İşte bu birliğe Hazar
adı verilmiştir. Hazarlar için Bizans ve Çin kaynaklarında Türk veya
Türk-Hazar adı da kullanılmıştır. Hazar Devleti'nin kurucuları, Göktürk
hükümdar ailesinin mensup olduğu Aşına soyundandırlar. Hükümdarlarına da
Göktürkler gibi, kağan diyorlardı.

Hazarlar, Göktürk Devleti'nin yıkılışı ile tamamen bağımsız bir devlet
haline gelmişlerdir (630).Hazarlar, Bizans, İran, Arap devletleri ile
yoğun ilişkiler kurmuşlar, çeşitli Slâv kavimlerini ve İtil Bulgar
Devleti'ni hâkimiyetlerine almışlardı. Bizans-Sasani savaşlarında Bizans
ile ittifak yapmışlar ve Bizans'ın üstün gelmesinde önemli rol
oynamışlardır (628). Hazar-Arap ilişkileri daha çok savaş şeklinde
olmuştur. Güney Azerbaycan yönündeki Arap ilerleyişini durdurarak,
Bizans'ı Doğu Avrupa yoluyla güvenceye almışlardır. Ancak Arap orduları,
VIII. yüzyıldan itibaren Hazarlara üstünlük sağlamışlardır. Bir
defasında bir Arap seferi karşısında Hazar kağanı barış istemek zorunda
kalmıştır (737). Bu tarihten sonra Hazarlar arasında İslâmiyet yayılmaya
başlamıştır. Hazarların yaşadıkları bölge canlı bir ticaret merkezî
konumundaydı.

Hükümdarlık ailesi yanında bir kısım halk da Yahudiliği seçmişti. Bugün
Karaim adıyla bilinen Türk kökenli Yahudiler, Hazarların torunudurlar.
Ülkelerinde Hristiyan, Müslüman vb. değişik dinlerden halk barış içinde
yaşayabiliyorlardı. IX. yüzyılın ortalarında, Peçenekler'in İtil-Harezm
ticaret yolunu ele geçirmeleri üzerine Hazarlar, başlıca gelir
kaynakları ticaretin aksaması ile zayıfladılar. Daha sonra Peçenek ve
kendilerine bağlı Slâv (Rus) prensliklerinin saldırılarıyla X. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren hızla çöktüler . Dağılan Hazar toplulukları
ise doğudan gelen Türk toplulukları arasında erimişlerdir. Hazarların
devlet teşkilâtı ve askerlik alanında Slâv (Rus) kavimleri üzerinde
büyük etkileri olmuştur. Bugünkü Hazar Denizi, adını Hazar Türklerinden
almıştır.


MACARLAR

Macarlar, Fin-Ugor kavimlerinin Ugor kolundandır. Macar adı, bu kolun
diğer adı olan, Manysi-er'den gelmektedir. İlk yurtları İtil (Volga)
ırmağının yukarı kısımlarıdır. VI. yüzyılda Sabarlar tarafından güneye
itilen MaCarlar, Hazar Kağanlığı'na bağlanmışlardır. Bu dönemde
yaşadıkları bölge, Don ve İtil ırmakları arasıdır. Macar tarihinde ve
destanlarında önemli bir yer tutan bu bölgeye Macarlar, Etel-Közü adını
vermişlerdir. Bu bölgede Onogur Türkleri'nin de karışmasıyla bugünkü
Macar milletinin çekirdeği oluşmuştur. Macarların diğer adı olan Hungar
sözü de bu Onogur'dan gelmektedir.

Macarlar, IX. yüzyılın sonlarına doğru Peçenekler tarafından batıya
itilmişlerdir. Bu sırada başlarında Hazar Türkleri'nden Kabar oymağından
Almışoğlu Arpad bulunuyordu. Artan Peçenek baskısı karşısında daha da
batıya kayan Macarlar, 896 yılında, kendi adları ile anılan bugünkü
yurtlarına geldiler. Bu bölgede Avrupa içlerine yaptıkları akınlar ve
Almanlarla giriştikleri mücadelelerle adlarından uzun süre söz
ettirdiler. 1000 yılında Katolik mezhebini kabul ederek
Hristiyanlaşmışlardır. Macarlar, Avrupa'da Slâvların birlik
oluşturmasını engellemişler ve ayrıca Almanların Balkanlara sarkmasını
da önleyerek denge unsuru olmuşlardır. 150 yıl kadar Osmanlı idaresinde
yaşayan Macarlar, Avrupa'da önemli bir güç olarak, günümüze kadar
gelmişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumalaca.yetkinforum.com
ShowTime
OyunFrm Admin
 OyunFrm Admin
ShowTime


Mesaj Sayısı : 790
Kayıt tarihi : 25/08/10
Başarı Puanı : 1
Aktiflik : 873
Cinsiyet : Erkek
Tuttuğu Takım : Fenerbahçe
Yaş : 36
Nerden : İstanbul

DİĞER DEVLETLER Empty
MesajKonu: Geri: DİĞER DEVLETLER   DİĞER DEVLETLER I_icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 9:45 am

PEÇENEKLER

Peçenekler, Uz (Oğuz), Kuman gibi Türk boyları ile birlikte Orta
Asya'dan doğu Avrupa'ya akan büyük bir göç dalgası içerisinde yer
almışlardır. Oymaklar birliği biçiminde hareket eden Peçenekler, siyasî
hayatları boyunca bir devlet düzenine geçememişlerdir. Peçenekler, Batı
Göktürklerini oluşturan Onoklardan gelmektedirler. Öncleri Isık -Balkaş
gölleri dolaylarında oturuyorlardı. Batı Göktürk Kağanlığı'nın
dağılmasından sonra, Karluk ve Oğuz baskısı ile VIII. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren Batı Sibirya'ya çekilmişlerdir. Hazar-Oğuz
ittifakının zorlaması ile İtil ırmağını geçerek Don ve Dinyeper
nehirleri arasında yaşayan Macarları yurtlarından etmişlerdir. Böylece
Peçenekler, Azak denizi ile Karadeniz arasında kalan sahaya hâkim
olurlar. Bu geniş sahada 130 yıl kadar hâkim olan Peçenekler, bu süre
içerisinde Ruslar'a ağır darbeler indirmişler ve onların Karadeniz'e
inmelerine engel olmuşlardır. Ayrıca Bizans ile de iyi ilişkiler
kurmuşlardır. Ancak doğuda artan Uz (Oğuz) baskısı karşısında Peçenekler
yerlerini terk edeceklerdir. 1036 yılından sonra aşağı Tuna boylarında
gördüğümüz Peçenekler, Uz ilerleyişinin durmaması üzerine Balkanlara
inmeye başladılar. Peçeneklerin bir kısmı Bizans hizmetine girerek
Bizans topraklarında yerleştirilmişlerdir.

Hatta bunların bir kısmı 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinde, Alp
Arslan'ın tarafına geçmek suretiyle Bizans'ın yenilgisinde rol
oynamışlardır. Selçuklu Türklerinin Anadolu'yu yurt edindikleri
tarihlerde, Peçenekler de Balkanlar da Bizans ile şiddetli mücadelelere
girmişlerdi. Bu sırada İzmir'i alarak Batı Anadolu 'da güçlü bir beylik
kuran Çakan Bey, İstanbul'u zapt etmek istiyordu. Bu amaçla Çakan Bey,
soydaşları Peçenekler'le ittifak kurdu. Çok zor durumda kalan Bizans'ın
yardımına yine bir başka Türk boyu Kumanlar yetişmiştir. Peçenekler,
Bizans'ın kışkırtması ile 40 bin Kuman atlısının baskınına uğrayarak
ezildiler (1091). Bu olaydan sonra artık Peçenekler siyasî bir varlık
olmaktan çıkmışlardır. Dağınık gruplar hâlinde Hristiyanlaştırılarak
yerli halk arasında eridiler.


KIPÇAKLAR

Doğuda Kıpçak, batıda Kuman adıyla tanınan bu Türk kavmi, aslında iki
Türk kavminin birleşmesinden meydana gelmiştir. Batı Göktürk
topluluklarından Kimeklerin bir kolu olan Kıpçaklar, önceleri Balkaş
gölünden İrtiş ırmağına kadar olan bölgede oturuyorlardı. Güneyden
Kumanların kendilerine katılmalarıyla güçlerini daha da artırmışlar ve
çeşitli sebeplerle İtil ırmağını geçerek batıya yönelmişlerdir. Batıda
daha çok dış görünüşleri ile alâkalı olarak, sarışın manasına gelen
çeşitli adlar verilen Kıpçaklar, kaynaklarda beyaz tenli, sarı saçlı,
güzel görünüşlü insanlar olarak tasvir edilmektedirler. Uzun süren
mücadelelerden sonra Uzları batıya sürerek, XI. yüzyılın ikinci
yarısında Karadeniz'in kuzeyindeki geniş bozkırlara gelip yerleştiler.
Bu Uz (Oğuz)-Kıpçak mücadeleleri ünlü Dede Korkut destanlarının esas
konusunu oluşturur. Kıpçaklar Karadeniz'in kuzeyindeki yeni yurtlarında,
150 yılı aşan bir süre hâkimiyet kurmuşlar, Rus ve Balkan tarihinde
derin izler bırakmışlardır. Yaşadıkları bölge, o zamandan başlayarak,
İslâm kaynaklarında Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırı) adını alacaktır.

Kıpçaklar bir çok kere Tuna'yı geçerek Balkanlar'a ve Macaristan'a
akınlar yaptılar. Bizans ile zaman zaman savaşmakla birlikte genellikle
iyi ilişkiler kurmuşlardır. Nitekim 1091 yılında Çakan Bey ile ittifak
yapan Peçenekler'i ağır bir yenilgiye uğratarak, Bizans'ı
kurtarmışlardır. Kıpçak ülkesi, 1238-39 yılarında Altınorda Hanı Batu
han tarafından tamamen işgal edilmiştir. Kıpçakların bir kısmı
Macaristan'a çekilmişler, bir kısmı da İtil Bulgarları ile karışarak
Kazan Türklerinin oluşmasında önemli rol oynadılar. Karadeniz'in
kuzeyinde kalan Kıpçaklardan pek çoğu daha sonraki yıllarda Mısır'a
götürülmüş, bir kısmı yüksek mevkilere kadar yükselmiştir. Hatta
aralarında sultanlık mertebesine erişenler dahi olmuştur.

OĞUZLAR (UZLAR)
Türk milletinin, her devirde en büyük bölümünü oluşturan Oğuzlar,
siyaset ve medeniyet sahasında da en büyük rolü oynamışlardır.
İslâmiyet'ten önce Göktürk devletini kuranlar Oğuz soyundan olduğu gibi
İslâmiyet'ten sonra, Selçuklu, Harzemşahlar, Osmanlı, Akkoyunlu,
Karakoyunlu, Safeviler gibi pek çok Türk devleti de yine Oğuz'dur. Oğuz
adı, kabile, boy manası da bulunan ok sözünden eski Türkçede çoğul eki
olan z ekiyle türetilmiştir. Oklar, boylar anlamını taşımaktadır.
Nitekim Oğuzlar, 24 boy hâlinde yaşamaktaydılar ve bu boy yapılarını her
gittikleri yere taşımışlardır.

Peçenekleri önlerine katarak, doğu Avrupa'ya yönelen Oğuzlar, kalabalık
Oğuz kütlelerinin bir kısmını oluşturmaktadır. Bunlar kaynaklarda Uz
veya Guz şeklinde adlandırılmışlardır. Ruslar ise bunlara doğrudan Türk
adını vermişlerdir. Peçeneklerin ardından ileri hareketlerine devam eden
Uzların büyük bir kısmı 1064 yılında Tuna'yı geçerek Balkanlara
geçtikleri hâlde, diğer bir kısmı da bugünkü Ukrayna'nın güneyinde
yerleşmişlerdir. Bunlardan bir kısmı Karakalpak adıyla bilinecektir. XI.
yüzyıl ortalarında Balkanlarda yurt tutan Uz topluluklarının bir bölümü
Vardar ovasındaki başka Türk unsurlarla karışarak, buranın tam bir Türk
yurdu olmasını sağlamışlardır. Uzlar'ın kalan kısmı Dobruca'da
yerleşerek, bugünkü Gagauzlar'ın temelini oluşturmuşlardır.


SABARLAR

Büyük Hun Devleti'nin dağılmasından sonra, doğu Avrupa'da görülen
kalabalık Türk kavimleri arasında Sabarlar da bulunur. Kaynaklarda
Sabir, Sibir biçimlerinde de gördüğümüz Sabar adı, Türkçe sapan, yol
değiştiren, serbest manasındadır. V. yüzyılın ikinci yarısında doğudan
Juan Juan baskısı karşısında, Batı Sibirya civarındaki yurtlarını terk
ederek batıya doğru göç etmişlerdir. Ural ve Altay dağları arasındaki
geniş bozkırlarda yaşayan Onogurlar'ı da önlerine katarak, İtil-Don
ırmakları arasında ve Kafkasya'nın kuzeyinde Kuban ırmağı boyunda
yerleşirler (515). Sabarlar, bu bölgede Bizans ve Sasaniler ile temas
kurmuşlardır.Bir defasında Sasaniler ile anlaşarak Bizans'a, doğu
Anadolu eyaletleri üzerine büyük bir akın yapmışlardır (516). Bu devirde
başlarında Balak isimli hükümdarları vardı. Sabarlar, üstün savaş
teknikleri ile Bizans-Sasani mücadelesinde bazen Sasaniler'i, bazen de
Bizans'ı desteklemişlerdir.
558 yılına gelindiğinde, Göktürklerin önünden kaçan Avarlar, Bizans ile
anlaşarak Sabar devletine son vermişlerdir. V. ve VI. yüzyıllarda Batı
Sibirya ve Kafkasya'nın kuzeyinde önemli roller oynayan bu Türk kavminin
hatırasına, Sibirya adı zamanla bütün Kuzey Asya'yı ifade eder
olmuştur.


TÜRGEŞLER

Türgeşler, Batı Göktürklerinin bir koludur. İlk oturdukları bölge Altay
dağlarının güney batı etekleri idi. M.Ö-M.S. 30'da Göktürk devletinin
yıkılmasıyla güçlerini artırdılar. On boy hâlinde yaşayan Türgeşler, 657
yılından sonra Çin'in baskısı ile batıya göçüp etrafa yayılmışlardır.
Bunlardan daha kalabalık olan beş boy İli ırmağı boylarına gelip
yerleşmişlerdir . Sarı Türgeşler diye adlandırılan bu kısmın başında
Baga Tarkan bulunuyordu. Daha batıda Talas bölgesine gelmiş olan diğer
beş boy ise Kara Türgeşler adıyla bilinmektedirler. Baga Tarkan,
batıdakilerin de katılmasıyla siyasî bir birlik oluşturmuş, güneyde ünlü
bir ticaret merkezî olan Tokmak şehrini ele geçirerek burayı da başkent
yapmıştır. Şehirleşmeye büyük önem veren Türgeşler, Türkistan'ın önemli
şehirlerini ele geçirmişlerdi. Baga Tarkan'ın kendi adına para da
bastırdığını biliyoruz.

Batı sınırlarını Sir-Derya'ya kadar uzatan Türgeşler, Batı Türkistan' a
hâkim olan Müslüman Araplarla da temasa geçmişlerdir. 681 yılında
Göktürk Devletinin yeniden kurulmasıyla Türgeşler, Göktürkler'in
hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. 712 yılında ise Göktürk
Kağan'ı Kapagan, Türgeş Kağan'ını öldürerek onun hanedanına son
vermiştir. Ancak 717 yılında Türgeşlerin batı kesimlerinin yeniden bir
birlik oluşturduklarını görüyoruz. Artık bu dönemde daha da batıya
kaymış olan Türgeşler, önceleri Müslüman Arap ilerleyişinin önünde en
büyük engel olmuştur. Zamanla boylar arasında rekabetin artması ve iç
çekişmeler, Türgeşlerin zayıflamasına sebep olmuştur. 766 yılına
gelindiğinde Batı Göktürk sahasında hâkim olmaya başlayan Karluklar,
Türgeşlerin siyasî varlıklarına son verirler. Türgeşler, Türklerin şehir
ve kültür hayatını benimsemesinde ve batıdaki Türk nüfusunun artmasında
büyük rol oynamışlardır. Böylece sonradan Selçuklular gibi büyük
devletler kuracak olan Türk topluluklarının bilgi ve becerilerinin
artmasını sağlamışlardır. Ayrıca doğu Avrupa'da gördüğümüz Uz, Peçenek
gibi Türk kütlelerinin de temelini oluşturmuşlardır.

KIRGIZLAR

Asya Hunları çağından beri varlıklarını bildiğimiz Kırgızlar, o dönemde
Hunlara bağlı Ting-linglerle karışık olarak yaşıyorlardı. Yenisey ırmağı
boylarında oturan Kırgızlar , 560'da Mukan Kağan zamanında Göktürklere
bağlanmışlar, Göktürk Devleti'nin 630'da yıkılmasıyla bağımsız
olmuşlardır. Ancak 681 yılında II. Göktürk Devleti'nin kurulmasıyla,
tekrar Göktürk yönetimine girmişlerdir. Uygur Devleti'nin kurulmasından
sonra, 758'de Mayan-Çur Kağan tarafından Uygurlara bağlanan Kırgızlar,
840 yılında şiddetli bir hücumla Uygur Devleti'ni yıkarak Orhun
bölgesinde kendi devletlerini kurmuşlardır. Ancak bir müddet sonra
Kitanlar tarafından buradan çıkarılan Kırgızlar, eski yurtlarına
çekilmek zorunda kalmışlardır. Böylece Orhun bölgesi Türk yurdu olmaktan
çıkıp, Moğolistan'ın bir parçası haline gelmiştir. Cengiz Han zamanında
Moğollar'a boyun eğen ilk Türk kavmi olan Kırgızlar, bu tarihten sonra
siyasî bir varlık gösterememişlerdir. Uzun yıllar dağınık ve göçebe
olarak yaşayan Kırgızlar, Rus ve Sovyet hâkimiyetinden sonra bugün
Kırgızistan adıyla bağımsız bir devlet hâlinde yaşamaktadırlar. Dünyanın
en uzun destanı olan Manas destanı Kırgız Türkleri' ne aittir.


KARLUKLAR

Adları kar yığını manasına gelen Karluklar, Göktürklerin bir koludur.
ilk yurtları Altayların batı bölgeleri idi. Göktürk çağında Göktürklere
bağlı olarak yaşayan Karluklar, I. Göktürk Devleti'nin yıkılmasıyla
güçlerini artırmışlardır. Kapagan Kağan zamanında tekrar II. Göktürk
Devleti'ne bağlanmakla beraber Uygurlar ve Basmıllar ile birleşerek
Göktürkler'in yıkılmasında büyük rol oynamışlardır. Uygurlar ve
Karluklar'ın katılmasıyla oluşan Basmıl Kağanlığı'nın Uygurlar
tarafından yıkılması üzerine Orhun bölgesinde Uygurlar hâkimiyet
kurdular. Uygur Devleti'nin hâkimiyetini tanımak istemeyen Karluklar,
Uygur Kağan'ı Bayan-Çur karşısında tutunamayarak (747) batıya
kaymışlardır. Burada meşhur Talas Savaşı'nda (751) Türkistan üzerindeki
emellerini iyice ortaya koyan Çinliler'e karşı Müslüman Arapların
yanında yer alarak, tarihî bir rol oynamışlardır. Böylece Türkistan'da
Çin hâkimiyetinin genişlemesi durdurulduğu gibi, Türk hâkimiyeti de
güçlenmiştir.
Ayrıca Türklerin İslâmiyet'le olan ilişkileri olumlu yönde gelişmiştir.
766 yılına doğru, Batı Göktürk sahasında Türgeş hâkimiyetine son
vererek, bu sahada hâkimiyet kurmuşlardır. 840 yılında Uygurların
yıkılması üzerine Karahanlı Devleti'nin temelini oluşturdular.
Uygurlarla başlayıp, Türgeşlerle gelişen şehirleşme faaliyetleri
Karluklar tarafından devam ettirilmiştir.


KİMEKLER

Kimek adının manası kesin olarak bilinmemekle birlikte gemi sözcüğünün
ilk şeklinden geldiğine dair görüşler bulunmaktadır. Batı Göktürk
topluluklarından biri olan Kimekler, İrtiş ırmağı boylarında yurt
tutmuşlardı. Aralarında Kıpçakların da bulunduğu çeşitli boylardan
oluşan bir federasyon şeklinde yaşıyorlardı. Kimekler, önce Batı
Göktürklerine, ardından aynı sahada hâkimiyet kuran Türgeşlere
bağlandılar. Türgeş hâkimiyetinin zayıflamasıyla Kimekler, VIII.
yüzyılın ortalarında bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmışlardır.
Önceleri başlarında Tutug unvanlı biri bulunurken, devletlerinin
kurulmasından sonra bu Yabgu olarak değişmiştir. Kimekler'i meydana
getiren boylar zamanla dağılarak değişik bölgelere yayılmışlardır.
GEDOX Çevrimdışı Alıntı Yaparak Cevapla
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://forumalaca.yetkinforum.com
 
DİĞER DEVLETLER
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ForumAlaca-Gençlerin Eğlence Merkezi :: Güncel :: Tarih - Kültür-
Buraya geçin: