UYGUR DEVLETİ
UYGUR DEVLETİNİN KURULUŞU
Göktürk devleti ortadan kalkınca, 743 yılında Basmılların idaresinde
yeni bir devlet kuruldu. Uygurlar bu Basmıl Kağanlığı' nın Sol Yabgusu,
yani doğu Yabgusu; Karluklar ise, Sağ Yabgusu, yani batı Yabgusu
oldular. Bu yeni devlet, tam bir federal devlet biçimindeydi. 744
yılında Uygur Yabgusu, Basmıl Kağan'ını mağlûp ederek kendini kağan ilân
etti. Kağanlık ûnvanı olarak da Kutluk Bilge Kül Kağan ûnvanını aldı.
Böylece Uygur Kağanlığı kurulmuş oldu. Bu kağanlık ûnvanından da
anlaşılacağı üzere, Göktürk devletinin gelenek ve töreleri yeni Uygur
Kağanlığı'nda da devam ediyordu. Ancak Uygurlar arasında Buda ve Mani
dini gibi yabancı inanışlar yayıldıkça, Kağan unvanlarında da birtakım
değişiklikler olmaya başlayacaktır. Uygur devletini kuranlar Orhun
bölgesini yurt tuttukları için, bunlara Orhun Uygurları denilmektedir.
Kutluk Bilge Kül Kağan ölünce yerine oğlu Bayan Çur, kağan oldu.
Uygurların en büyük kağanı olan Bayan Çur Kağan, unvan olarak da
"Tengride bolmış, il itmiş Bilge Kağan" ûnvanını aldı. Bu ûnvanın anlamı
ise, Gökte doğmuş, devlet yönetmiş, Bilge Kağan demekti.Bayan Çur Kağan
devri (747-759), Uygurların dört yönde genişledikleri bir devirdir.
batıda Kara Türgeş devleti, Uygur hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı.
Kırgız, Çik, Sekiz Oğuz ve Dokuz Tatar gibi Türk boyları itaat altına
alınarak, devlet otoritesi güçlendirildi. Öte yandan yine bu devirde,
güneydeki Beş-balıg, Kuça ve Karaşar gibi zengin tarım ve ticaret
şehirleri de Uygur etkisi altına alınmıştır. Turfan bölgesi ile Uygurlar
arasındaki ilişkiler de, yine bu devirden itibaren başlamış oluyordu.
Bayan Çur Kağan'ın önemli işlerinden birisi de, onun zamanında, Uygurlar
arasında şehirleşme eğilimlerinin başlamasıdır. O, Ordu-balıg adında
başkentleri olan bir şehir kurdurmuştur (757). Diğer yandan aynı kağan,
gittikçe güçlenmekte olan Tibet tehlikesini sezerek onlara karşı cephe
aldı. İmparatorun isteği üzerine, Çin'de büyük bir tehlike yaratan
An-luşan adlı Türk asıllı bir generalin isyanının bastırılmasına yardım
etmiştir. Bu yardım sonunda yapılan anlaşma ile, Uygur tüccarlarına Çin
kapıları da açılmış oldu. Bayan Çur Kağan'ın Şine-usu gölü yakınında
bulunmuş, Göktürk yazısı ile yazılmış olan, Türkçe bir kitabesi vardır.
Bu kitabede kağan olarak yaptığı işler anlatılmaktadır.
Bayan Çur kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Bögü Kağan oldu (759) .
Bögü Kağan'ın faaliyetleri siyasî ve manevi olmak üzere başlıca iki
alanda olmuştur. Siyasî faaliyetleri daha çok Çin üzerine olmuştur.
Çin'de baş gösteren isyanların bastırılması sebebiyle sık sık Çin'e
girilmiştir. Ancak Uygurların Çin'e girişlerinde Çin'in çeşitli
bölgelerine yağma akınları da yapılıyordu. Çin'deki isyanların en
önemlisi yabancı kavimlerin Tibetliler etrafında birleşmeleri sonucunda
ortaya çıkan isyan olmuştur. Bu Tibet isyanı ancak Uygurlar yardımı ile
önlenebilmiştir. Bögü Kağan'ın manevî alandaki en büyük faaliyeti,
Maniheizm dinini kabul etmesi olmuştur. Bögü Kağan, aynı zamanda bu
dinin öncülüğünü de üstlenmişti. Bir tüccar ve şehirli dini olan Mani
dininin kabulünün, Uygurların savaşçı ruhlarını gevşetmekle beraber,
ilim, sanat ve edebiyatta ilerlemelerine katkısı olmuştur.
Eskiden beri Orta Asya Türk kavimleri arasında, çok geniş ve köklü bir
kültüre sahip olan Çin'in zabtedilemeyeceği, bu mümkün olsa bile uzun
süre elde tutulamayacağına dair yaygın bir inanış vardı. Bögü Kağan
Çin'in zayıf bir anında Çin'i ele geçirmek istemişti. Ancak veziri Baga
Tarkan, adı geçen inanış sebebiyle Kağan'ın bu girişimine karşı çıktı.
Ancak sözünü dinletemeyince Bögü Kağan'ı öldürüp Alp Kutluk Bilge Kağan
ûnvanıyla tahta geçti (779). Bundan sonraki kağanlar onun soyundan
gelmiştir. Bu tarihten sonra Uygur devletini oluşturan kabileler
arasında huzursuzluklar da başlamıştır. Kültür ve ticaret bakımından
gelişen Uygurların savaşçılık tarafları zayıflamıştı. 840 yılında,
Uygurların kuzeybatı kısımlarında yaşayan Kırgızlar, 100 bin kişilik
atlı kuvvetleri ile, Uygur başkentine baskın düzenleyerek kağanlarını
öldürüp, halkı kılıçtan geçirdiler. Bu şekilde Bayan Çur ve Kutlug Bilge
Kağan zamanında uğradıkları saldırıların intikamını korkunç bir şekilde
almış oldular. Bu baskından kurtulan Uygurlar, canlarını kurtarmak için
çeşitli yönlere dağılmak zorunda kaldılar.
TURFAN UYGURLUĞU
Kırgız baskınından kaçan Uygur boylarının önemli bir kısmı Doğu
Türkistan'a göçmüşlerdir. Burada Turfan ve Karaşar şehirlerinin
civarında yerleşen Uygurlar, Türk medeniyet tarihî açısından büyük değer
taşırlar. Daha Orhun Uygurları zamanında, tarım ve ticaret merkezleri
olan Türkistan'ın bu büyük şehirleri, Uygurların etkisi altına
girmişlerdi. Bu nedenle Uygur devletinin yıkılmasından sonra, Turfan
dolaylarına kaçan Uygurlar için, bu bölge güvenilir bir yer olmuştur.848
yılından sonra, kendilerini toparlayıp, varlıklarını komşularına kabul
ettiren Uygurlar, 856 yılında ise kağanlıklarını ilân etmişlerdir. Bu
dönemde başlarında Mengli Kağan bulunuyordu. Mengli Kağan, Uluğ Tengride
Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan, (bugünkü Türkçe ile; Ulu Tanrı da güç
ve saadet bulmuş, kahraman, çalışkan Bilge Kağan) ûnvanını taşıyordu.
Kağanlık merkezî olarak Turfan şehrini seçtikleri için, kendilerine
Turfan Uygurları denilmiştir.Ayrıca yazlık başkentleri olarak Beş-balıg
şehrini kullandıkları için, kaynaklarda Beş-balıg Uygurları adı da
kullanılıyordu.
Çin yönetimi, bu Uygur devletini Tibet tehlikesine karşı desteklemiştir.
Uygurlar da Doğu Türkistan'da etkinliklerini artırmış olan Tibetlileri
bu bölgeden çıkarmışlardır. Böylece batıdaki sınırlarını Urumçi şehrine
kadar uzatmışlardır. Turfan Uygurları Mani dinine inanıyorlardı . Bu
dini, siyasî amaçları için de kullanan Uygurlar, dinlerini himaye
bahanesiyle Çin üzerinde baskı kurmuşlardır.Kültür ve medeniyet
bakımından büyük gelişmeler gösterecek olan Uygurlar, 1335 yılına kadar
devletlerini yaşatacaklardır. Gerek X. yüzyılda Çin'in kuzeyinde Hıtay
devletinin kuruluşunda, gerekse Cengiz Han devletinin gelişmesinde, bu
Uygurların, öncülük, bilgi ve tecrübelerinin çok büyük payı olmuştur.
Uygurlara devlet teşkilâtında çok önemli görevler veren Moğollar, yazı
olarak da Uygur yazısını kullanıyorlardı. Moğollar'ın XVI. yüzyıla
gelindiğinde büyük oranda Türkleşmesinde Uygurlar, önemli rol
oynamışlardır.
SARI UYGURLAR
840 yılındaki Kırgız baskınından sonra, dört bir yana dağılan Uygurların
bir kısmı, güney kesimlere, yani Çin ile Doğu Türkistan arasındaki
Kansu bölgesine indiler. Önemli bir ticaret merkezî olan bu bölge,
meşhur İpek yolu üzerinde idi. Bu bölgede yerleşen Uygurlar, büyük bir
şehir olan Kan-Cov'da yeni bir devlet kurmuşlardır. Sonradan, Sarı
Uygurlar adı ile anılacak olan bu Uygurlar, bu bölgenin yerli halkı ile
karışmadan kalmışlardır. Türk dili ve kültürünü uzun yıllar yaşatan bu
Uygur Türklerinin torunlarına bugün bile rastlamak mümkündür.
Din olarak Budizm'i kabul etmiş olan Sarı Uygurlar, ticaret ve medeniyet
bakımından çok gelişmişlerdir. Budislerin en kıymetli eserlerinin
bulunduğu Bin Buda Mağaraları, Sarı Uygurların yaşadığı bölgede idi.
Daha sonraki yıllarda İslâmiyet'i seçen ve Karahanlılar Çağında
Türk-İslâm medeniyetine önemli katkılar sağlayan Uygur Türkleri, bugün
de varlıklarını aynı adla, devam ettirmektedirler. Ancak bugün sayıları
20 milyonu aşan bu Türk toplulukları, Çin Halk Cumhuriyeti, Sincan Özerk
Uygur Bölgesi'nde, ağır insan hakları ihlâlleri altında
yaşamaktadırlar.